- En az parayla, en uzun süre geçinebilmektir.
- Sosyal çevren çok geniş olması lakin o insanlarla takılamamandır.
- Alkolü mekanlarda değil, sokakta tüketmektir, dolayısıyla punk kültürünün dayatılmasıdır.
- Gideceğin yerlere geç kalmandır (toplu taşımaya para vermemek için otostop çekmek, yürümek...).
- Winston Soft içmek yerine Adıyaman tütünü sarmandır.
- Çok sevdiğin bi grubun konserini 5 liran dahi olmaması yüzünden kaçırmandır.
- Yemek yemek yerine abur cuburla karnını doyurmandır.
- Alkol mü yemek mi? sorusunda "ikisi de" diyemediğinden zor kararlar vermektir.
- Yeni bir uğraşın olamamasıdır (Mesela jonglörlük için malzeme gerek, rtim kursu için de keza).
- Ülkenin en pahalı okuluna devam etmek ve harçlık dahi götürememektir.
- Yine aynı okulu senelerce uzatmak demektir (para ödemezsen ders vermezler)
- Evi sevenlerin aksine sokakta olmayı herşeye tercih etmek ama mecburiyetten evde takılmaktır.
- Oturduğun kafede herkesin kahve, çay ve bilimum içilip yenilen şeyleri tüketirken "canım bişey istemiyo ya" demektir.
- Akşamları eve dönerken "arkadaşlar ya var mı aranızda teklik kartı olan" demektir.
- Eve dönebilmek için 3-5 araç değiştirmektir (otostop).
- Sürekli diğer yaşamları sorgulamaktır ("ulan adam 500 lriaya mont almış, ben o parayla bi yıl geçinirim")
- Otomobilinizin olması (72 model VW T2 Bus) ancak aksaklıklarını gideremediğinizden kapının önünde yatıyor olmasıdır.
- Uzun süreli yalnızlık sonrası bir kız arkadaş isteyip sonra onu dışarı çıkaracak maddi imkan olmadığından her yazdığınız kızla kanka olmaktır.
- İnsanın kendine yakışanı giymesidir.

İleride bu yazdığımı gülümseyerek okuyacak olsam da, şu anki çulsuzluğum gerçekten rahatsız edici.
dahası...



Hayat bi kitaptı,
Bunda hemfikirdik.
Sen o kara kaplı kalın kitabı altını çize çize okudun,
Gereksiz bir sürü bilgi,
Gereksiz bir sürü yazı.
Ben ise resimlerine, fotoğraflarına baktım sadece,
Aynı şeyler öğrenilebilrdi,
Belki daha da fazlası.
Ben yaşadım o kitabı,
Hayal gücümü kullanıp dünyayı öyle gördüm,
Kırmızı gözlüklerim ardından.
Sen ise dayattıklarını gördün,
Gösterdiklerini.
Ama başarı o gereksiz satır aralarındaymış,
Ben eğlendim,
Sen sadece öğrendin.
O kitabın üçte birini ikimizde bitirdik,
Ben eğlenmiş ve vasat başarılı bi insanken,
Sen başarılıydın.
Pişman değilim,
Geri kalan üçte ikisinin hala fotoğraflarına bakıyorum,
Sen okumaya devam et,
Nasılsa aynı sonla bitiyor kitap.
Zaten,
“Sonra hepbirden konuşmakla sınırlı herşey”
dahası...


(msnde arkadaşa nasıl anlattıysam aynen geçirdim, paylaşmak isteyip hemde üşendiğimden yazmadığım bi anımdır)

cuma öğlen canım sıkıldı diye evden çıktım
cebimde sadece 10 kuruş var
neyse beytepeye gittim otostopla
beyde falan oturduk
muhabbet falan grup işlerini de konuştuk
sonra kuşlara falan baktık ben ordan bilkente geçtim
jonglörlüğe
neyse onlarla da oynadım
sonra sümer aradı
dedi odtüde çeşmenin yanındayız nerdesin
dedim bilkentteyim eve gitcem param yok
oda hallederiz gel dedi
bi otostop daha odtu
orda da nekropsi izledik
çok süperdi
ordan çıktık bi otostop kızılay
bunlar kara güneşe gidelim dediler konsere yine
ordan da oraya girdik
oda güzeldi
neyse sonra ben cebeciye kuzene gittim orda kalcam diye
gittim orda da oturduk baya
sonra uyuduk sabah kahvaltı falan ben eve gidicem diye niyetlendim tekrar
behlül kızılaydaymış onla dönerim dedim
onda kart vardı
tam olgunların ordayım kereme rasladım
bizim okuldan
bide aramıştı cevapsızı vardı bende gelemicem abi para yok diye mesaj attım
mesaj ulaşmadan ben rasladım falan
neyse
oda bende var dedi
fotoğraf falan çekcez beraber döneriz dedi
tunustan bi arkadaşını aldık
1-2 saat sada solda fotoğraf çektik
sonra birer bira içelim öyle gidelim eve dedi
bede bira yerine şarap aslsak daha ucuza gelir dedim
öyle yapalım dedik
sonra bestekara çıktık şarabımızı aldık
sokağa kurulduk
tuğçeyi aradık
oda geldi
sonra birden bissürü insan geldi
bi anda punk bi grubun ortasındaydık
herks deri ceket falan
sonra ben zuhale mesaj çektim var mı içesin diye
oda olmaz mı dedi
kızılaydaymış zaten
o geldi
keremle 3 şişe zuhalle 1 şişe şarap içtik
zum oldum orda
yolda yürüyemiyodum
sonra zuhallerin yanına gittik kızılaya
onlarda takılcaklarmış zaten
akşamda dipsahnede queen tribute grup varmış
dipin baş barmeni gibi bi eleman bizim arkadaşın erkek arkadaşı
o aradı bize beleş girş ayarladı
öncesinde sakaryada döner falan yedik
sonra gittik dipsahneye
orda da dans ettik tepindik
ordan naapsak dedik saat 2 oldu
o barmenin evine gittik zuhal arabayla bıraktı seyran bağlarına doğru bi yerde
5e doğru uyuduk
sabah kalktık
keremde de bende de para yok
dedik okula gideriz ordan otostopla eve varırırz
çıktık zuhal aradı
geliyom falan
bikem ben kerem zuhal bilkente gittik arabayla
orda da hazır gelmişken jonglörlere bakalım dedik
tam giriyoduk salona içerden bizim jonglör hocamız çıktı
keremle de tanışıyolarmış zaten
neyse ayaküstü sohbet falan
sonra tek otostopla hemde 3. araba ilk duran arabayla eve kadar geldik
bu kadar
dahası...


(Saklıfest - 07.03.09, Sahnede Direc-t)

Msn başında pineklemelerimden birisiydi yine. Pidonsu telaşla msnden "saklıfeste gider misin?" yazdı. Ulan ne alaka ben yaydım yumurtalarımı msn başında pinekliyorum. "Ya fotoğrafçı yardımcısı olarak giricen, para pul ödemicen" dediğinde ise şimşek çaktı. "Olur valla" dedikten sonra bir de baktım ki 5 kuruş param yok. Sadece tek gidişlik otobüs kartım. E hadi hayırlısı. Çıktım evden, önce otostop çeksem diye düşündüm ama geç kalırdım zaten otobüste gelmişti. Atladım otobüse, Saklıkent'in yolunu tuttum. Kapıya geldiğimde Murat'ı aradım, elinde "teknik" yazan yaka kartıyla geldi. İnsan kendini bişeymiş gibi hissediyor :)

Üst kat balkona mevzilendik, Murat bana yapmam gerekenleri söyledi, hafıza kartını bilgisayara boşaltıp, bilgisayar ve objektiflere mukayet olcam. Tamam basit yaparız :)
Murat hafıza kartını veriyor ben boşaltıyorum, o sıra diğer hafıza kartını dolduruyo falan. Önce TNK çıktı, beğendim elemanları, güzeldi. Direc-t çıktı, baya eğlenceliydi, haydi lililili yar bile coverladılar :D ama yerimden kıpırdamadan eğlenmek zorunda olduğumdan artık sıkılmaya başlamıştım. Can imdadıma yetişti :) Direc-t bitti Can geldi. Bira ısmarladı 3 tane saolsun :) böylelikle kafam hafif kırılmaya başladı, sigarayı da otlanınca keyfim hepten yerine geldi. Ardından beklenmedik bi şekilde Hulki de geldi :) böylelikle tüm neşem yerindeydi. Bilgisayarın şarjı bitince mecbur Can ve Hulki'yi masanın başına bırakıp içeri geçtim bilgisayar şarj etmeye. Direc-t'in kulsite şarj ettim, insanlarla da muhabbet ettik. Bu arada kızılaydan yüzüne aşina olduğumuz bi kız vardı, Bilge'yle aralarında sözlenmişler. Çok şaşırdım. Vay canına! Aslı'yı izlemedik bile zaten içerde Direc-t'le takıldık. Bu sırada da bilgisayarın şarj işi halloldu. Veee sahnede Kurban. Adamlar hala deli gibi çalıyo ama gözlerinin feri gitmiş, onlar da yaşlanmış bea :/ Performansları şahaneydi. konser bitti Murat hala foto falan çekmekle meşgul. Dedik bizde çekilelim Kurban'la. Hem belki sohbet ortamı oluşur falan. Umduğumuzdan da fazlasını bulduk :) 2'de konser bitti, biz 4'e kadar Deniz'le, Burak'la bide Özgür'le muhabbet ettik, geyik yaptık. Kerem başka yabancı kızlar vardı onlarla ilgileniyodu pek sokulmadı :D Muhabbet te süperdi, Murat zaten Deniz'in kankasıymış İstanbuldan. Bizde onların samimiyetinden nimetlendik :D Bunların kulisinde içilmemiş 2 tane yarım votka vardı çaktırmadan onları da çaldık :D bana kaldı onlar :) Sonra Kurban'ı da minibüslerine uğurladıktan sonra Hulki'nin arabaya doğru yürüdük. Murat Saklıkent'ten alacağı parayı alamadığı için çulsuz kaldı, Deniz aradı falan "gel olm bende var para" muhabbetleri geçti. Onun koşuşturmacasını yaşadık bi ara. Herkesi evine, kalacağı yere bıraktıktan sonra Hulki beni eve bırakıyodu. Yolda da iki lafın belini kırdık. 4.30'da evdeydim. Babam votkalara çok sevindi tabi :D

Sonuç olarak; Cepte beş kuruş yokken bile krallar gibi eğlenebilir, hatta umduğunuzunda üstüne çıkabilirsiniz :D tek yapmanız gereken, doğru yerde doğru zamanda bulunmak ve tabiki kral arkadaşlara sahip olmak. Saolun lan tekrar :)
dahası...



Geçen dönem beş ay evde yatalak gibi yatıp durduğumdan dolayı bu dönem pek bi yoğun geldi gözüme. Aslında yoğunluk derken anca 4 ders kapabildik, geri kalan vakitleri sosyalleşmeye ayırdık. Sanki biraz abarttık.

1- Jonglörler topluluğu. Geçen hafta pazar günü tanıştım topluluğun insanlarıyla. Öncesinde evde kendimce yaptığım toplarımla zaten temelimi oluşturmuştum. Jonglör nedir, ne yapar? Jonglör kimse top, laput, sopa, diabolo ve benzeri bi çok şeyi çevirir. Bende onlardan biri olmaya çabalıyorum. Daha çok başında olsam da büyük bir zevkle ve hırsla devam ediyorum. Ne zevkli, ne rahatlatan birşeymiş bişeyler çevirmek. Eğer vaktiniz varsa bi ara uğraşın derim. Çalışmalarda yol gösteren arkadaşta süper, kafa dengi falan. O da mezun olup gidiyo bu dönem. Gitmeden önce bişeyler kapmam şart, öğreneyim. Aslında kendimce çevirdiğim yoyo bile zevkliydi. Jonglörlük adına onu gelişrmeyi önceliğim olarak atadım.


2- Okul rtim kursu başlatmış!? Alla alla bizim okulda bu kadar aktivite, etkinlik olur muymuş ya? Demekki varmış. Gerçi iyiki de var hep başka okulların etkinliklerini görüp ah ederdim. Bizde de böyle bişey yapmaları beni okula az da olsa ısındırıyor. Ona da devam etmek şart.

3- Grup teklifi geldi bugün=) Buna harbi sevindim ama. Uzun zaman sonra tekrar davul başına geçicem. Ve bununla birlikte; Perşembe, cuma, pazar: Jonglörlük eğitimi, salı: Rtim kursu olmakla beraber haftanın dört gününü bu uğraşlara verdikten sonra geriye üç günüm kalıyor. O sıralarda da ders çalışırım(!), müzik işi olur. Güzel olur. Arada bir alkol almayı da ihmal etmemek lazım.

Not: Topluluk çalışmaları sırasında duyup beğendiğim bi grup var paylaşmadan geçemeyeceğim. Abakus. Bi tadına bakın aklınıza gelirse.

Söylemeden geçemem, bugün otostopta kırmızı bi vosvos durdu :) hemde aynı okula gidiyoduk. Okula kadar beraber geldik saolsun muhabbetini de Mualla (vosvosun adı) sını da esirgemedi.
dahası...


yufkayureklikelgobekli.blogspot.com adında bi blogum oldu. Yaşasın!? E ne işe yarar bu? Ben sadece film ve müzik ararken kullanırdım bu blogspotu, hiç böyle blog tutayım vay efendim bişeyler yazayım diye düşünmezdim. Ne oldum dememeli. Ya zaten buna benzer blogmuş, günlükmüş falan bana hep dramatik gelir. Yok mu anlatacak kimsen, git onlara anlat neyin varsa. Ama sanırım böyle yazılı durması daha iyi. Neden? E anlattıkların bi süre sonra uçup gidiyor, burda baki. Yine de insan buraya bişeyler yazarken yalnızmış hissine kapılıyor. Neyse, bakalım bakalım ne sıklıkla yazı yazıcam buraya. E vatana millete hayırlı olsun ne diyelim.
dahası...


Blogger tarafından desteklenmektedir.