Çok zaman oldu değil mi? Yazacak çok şey olup, üşenmek ve internete olan bağlılığın azalması sebebi ile blog yazmak amacıyla epeydir klavye başına geçmedim. E ne oldu da yazdım bunu o zaman? Gidiyorum. Ciddi ciddi gidiyorum. Aylardır beklediğim vizenin çıkması, arkadaşları son bi kez ziyaret etmek, çanta hazırlamak, annemin hergün ağlaması, evde hiç bir ricamın kırılmaması, "naapcam ben şimdi?" diye kara kara düşünmek işlerin ciddiye bindiğine kanıttır.

İlginç bişeymiş gitmek. Yani ben şimdi 3-4 yıl boyunca alakasız bi yerde yaşıcam ha? Arkamı annem toplamıcak, karnımı falan doyurmucak. En baştan düzen tutturcam, yeni arkadaşlar falan. Şehre alışcam, nerde yenir içilir, en iyi şarapları en ucuza nerden alınır, ne marka tütün içilir, yurda kaçta girilir, ulaşım nasıldır falan filan.

Herkesle helalleşesim geliyo. Kalbini kırddıklarım, eski sevgililerim, kavga ettiğim arkadaşlarım, sövdüğüm büyüklerim, arkasından konuştuğum hocalarım, ezdiğim çimler, kahrımı çeken yatağım, otobüs şöförü falan, herkes yani.

Döndüğümde herşeyin çok farklı olmasından korktum durdum bunca zaman. Sonra da "amaan ne kadar değişebilirki, uzakta arkadaşlarım var geldiklerinde santim oynamadığımızı farkediyorum" deyip avuttum kendimi. Öyle tabi, aralarında muhabbet ne olursa olsun kalanların, döndüğümde herşey aynı olcak.

Bi kafama takılan da Şebnem oldu. Üzüldüm lan tavrına. Sadece azcık üzüldüm, o kadar. Vazgeçtim bi de artık onu sevmekten, çok boş kaldı içim ama bi gün dolar illaki.

İsim isim saymak zor olur, herkesi özlücem. İçimde tek bir keşke yok. Ha bikaç söylemek istediğim var onlar da benle birlikte gider heralde artık.

Yeniden başlamak zor, denemeden de anlayamam heralde.

Sayanora


Blogger tarafından desteklenmektedir.