Piknik beni mahvetmiş geçen hafta. Bir hafta boyunca öyle camış gibi yattım, hele pazartesi prova iptal olunca gece 1'e kadar uyudum! Çok değil mi? Bence de öyle.
Bu kadar arayı açmamam lazım yazarken neler yaptığımı tam hatırlamıyorum. Kesin o kadar önemli olmayan şeyler yapmışım ki aklıma bile gelmiyor. Cuma günüydü sanırım yok perşembe yine CS aracılığı ile 2 Ermeni arkadaşı ağırladık. Çok takılamadım, işim gücüm vardı, sadece öyle kendi kendine takıldılar ve uyuyup uyanıp gittiler.
Pazar günü yine pikink vardı, 30'u geçtik bu sefer. Gurbetçi arkadaşlar bolcaydı bu sefer, çok fazla takılmasakta onlarla, yine de bizimlelerdi. İlkine nazaran daha sıkıcı geçti ama sıkıldığımızın farkına varmadık, öyle akıp gitti. 21:20'de mekandan ayrıldık. Aslında piknik yerinin değişmesiyle de alakası var sıkıcı geçmesinin. Tuna kenarına gittik bu sefer. Topumuz da kaybolmuş diğer piknikte o yüzden top da oynayamadık ama bolca çaldık söyledik. Çağkan belgesele devam etti, bazı sahneler bildiğin ıssız adam tripleriydi.
- Abi şimdi şu banka otur, gün batımına doğru bak.
- Böyle mi? Oratalayayım mı yoksa kenarda mı?
- Ortala abi, hah güzel.
- Şarap içeyim mi?
- Yavaş yavaş iç abi.
- Tamamdır.
- Tamam kestik, güzel oldu. Şimdi de git abi şu dere kenarına yürü gel, sonra dere kenarından ufka doğru bak.
- Abi burada ufuk yok! Ne tarafa bakcam?
- Abi bak işte bir yerlere alla alla.
- Tamam tamam.
Pikniği tamamlayan ise Mert'in Dayı'ya laf yetiştirirken yere yığılması olmuş, kaçırdım.
Ertesi gün yine prova patladı. Sebastian hala Amerika'da. Manu'ya sorduğumda ise haftaya yapacağız prova dedi. Hadi hayırlısı.
Ya işte couchsurfingçiler falan geldi, onu sonraki yazıda yazayım.
One Comment
bir gün son bulur doğru kişiyi bulunca.
Yorum Gönder