Behzat Ç.'nin yazarının ilk öykü kitabı Erken Kaybedenler. Buna benzer erkek çocuk hikayelerinden oluşuyor. Bu yazı belki biraz fikir verir diye paylaşayım dedim ve bu kitabı hala okumayanlar varsa bir göz atsınlar. Ağbim yirmi yaşında bu vatan için şehit oldu. Siz büyük şehirlerin ışıklı bulvarlarında elinizi kolunuzu sallayarak rahatça yürüyebilin diye o gitti Çukurca’da mayına bastı. Ben yedi yaşındaydım o zaman. Cenaze günü...
dahası...


Dut gerçekten bu oyundan anlıyordu ya da benim hala devam eden kafa karışıklığım ve alkol sersemliğimden dolayı 6-2 yenilmiştim. Oyun yenilgilerine alışığım, hiç bir zaman koymaz ancak Dut’un çenesi durmak bilmiyordu. Karşımda on dakika boyunca durumun dalgasını geçti, şen kahkahasını da ihmal etmiyordu. “Oynamasını biliyordun hani?” “Dut tamam, yendin, tebrik ettim, tavlayı koltuğumun altına bile aldım. Bu ne zafer sarhoşluğu?...
dahası...


Oof başım. Bu koku. Yeni yıkanmış nevresim kokusu. Epeydir bu kokuyu almıyordum. Öğrenci evinde kalmanın dezavantajları. Bulutlar. Bulutların üstünde mi uyumuşum tüm gece? Ne kadar güzel bir nevresim bu. Odaya sızan güneşin açısı görmemi engellemeye yetecek eğimde geliyor gözüme. Açamıyorum. Ağzım kurumuş. Yanımdaki çıplak sırt kime ait? Sen? Hayır, hatırlayamıyorum. Kızıl kısa saçlarının bittiği yer. Ne kadar da güzel bir boynu...
dahası...


"Ever tried, ever failed. No matter. Try again, fail again, fail better!" - Samuel Beckett -  Adam haklı. Hep aynı hataları yapmaktan bıktım. Aynı hatalar yerimde saymama neden oluyor. Biraz da başka hatalar yapayım da başka şeyler öğreneyim. Yaratıcı hatalar adı...
dahası...


"Behlüüül, Behlüüüüüüülllll!!" "Hee?!" "Oynamaya gelmiyor musun?" "Yok ya pide yemeye gideceğiz biz!" "Pide mi? Nereye?" "Çarşıya, sonra gelirim." Balkondan içeriye tekrar koşa koşa geldi, ağzı kulaklarında; "Hadi gidelim." "Neden bağırdın balkondan?" "Dışarıya çağırdılar ben de pide yemeye gideceğiz, gelmeyeceğim dedim" "Biliyorum, onu diyorum işte. Neden pide yemeye gittiğimizi söyledin?" "..." "Oğlum öyle yiyip içtiğini sağda...
dahası...


Önsöz Bu yazı Aşk Tesadüfleri Sever filmini izlerken aklıma geldi. Oradaki Manhattan barında gerçekleşti bu olay. Sene 2004 sonu ya da 2005 başı olması lazım. Ergen yılları tabi. Keyifli okumalar. ____________________________________________________________ "Ee nasıl gideceğiz?" "Yürürüz." "Bulabilecek miyiz yürüyerek?" "Buluruz ya, Cinnah'a...
dahası...


Noktalama işaretlerinde hiç iyi değildim yazı yazarken. Bu da hayatıma yansımış olacak ki virgül koymam gereken zamanlarda nokta, ünlem işareti yerine soru işareti kullanmışlığım var ilişkilerimde. Üç nokta konulması zamanlarda ise hiç bir işaret koymadan bıraktım öyküyü. Noktalı virgül nerede kullanılıyor...
dahası...


Epeydir bardağın hep boş tarafına bakıp dolu tarafının farkında bile olmuyordum. Şimdi ise aynen resimdeki gibi bardakta boş kısım göremiyorum. Bardak tamamen dolu! Yarısı hava ile, diğer yarısı su ile. Bir şeyin dolu olması için illa göz ile mi görülmesi lazım? O bardak her zaman dolu. Yarısını görebiliyoruz, diğer yarısını ise...
dahası...


Blogger tarafından desteklenmektedir.