(...)
“Kedi sever misin?”
“Sevmeyen var mıdır?” diye soruma soruyla karşılık verdi.
“Var tabi, nankör derler hep, köpeği tercih ederler evcil hayvan olarak.”
“Köpek salaktır, köpek işte adı üstünde.”
“Nasıl yani?” dedim, anlam verememiştim söylediklerine.
“Köpeğe iki gün ekmek ver, sonrasında hiç bir karşılık beklemeden kapında yatar kalkar, seni sahiplenir, korur kollar. Aç bıraksan da tekmelesen de gitmez bir yere ama kedi öyle mi?”
“Bunun nesi yanlış?”
“Kendini düşün. Biri sana sürekli kötü davransa, itse, kaksa hala peşinde dolanır mısın? Aç bıraksa, ilgilenmese?”
“Tabi ama biz insanız.”
“O da hayvan, ne farkeder. Aynı canlı türüyüz, ikimiz de memeliyiz sonuçta. Böyle delicesine bağlanmayı anca köpek yapar, o da salaklığından. Kedi ise canına ufacık bir tak etmesinde çeker gider, gönlü hoş tutulmayınca terk eder ortamını, olması gerektiği gibi. İnsanlar da kendine güvenmediğinden dolayı olsa gerek köpeği tercih ediyor, kediyi de nankörlükle suçluyor. Sen hayvana yeterli ilgi, alaka ve şevkati gösterme ama yine de sana tapsın iste, bu nasıl adalet?”
“O konuda haklısın ama zaten bir çok alanda terkedilen, sevilmeyen birisi için bir canlı tarafından karşılıksız sevilmek hoş olsa gerek.”
“Tabii ki hoş, kim istemez ne yaparsan yap senin olan bir canlıyı ama bencillik bu, ego tatmini. Sen hiç bir şey vermeden almak istiyorsun, bunu insan ilişkilerinde de yapmaya kalkınca seni bırakıp gidiyorlar ya da seni incitiyorlar, en azından karşıdaki insan inciniyor. Bak gördün mü? Kedi bunların hiç birine mahal vermez.”
“Kediler insanoğluna daha yakın o zaman davranış olarak.”
“Kesinlikle! Hatta çok daha vefalı.”
“Haklısın, mesela bizim Bulut normalde ayak altında dolaşmaz, oynamaya çalışırsın kaçar, sadece kendisi oynamak istediğinde hareketlenir ama canın sıkkın olsun ya da senin üzüntülü olduğunu farketsin gelir yanına seni yalamaya başlar, sarılır, üstüne yatar. Bir nevi teselli etmeye çalışır, kara gün dostu gibi.”
“Gördün mü? Biz de sadece kendi canımız istediğinde ilgilenmez miyiz insanlarla ama yine de vicdanlı canlılar olduğumuz için arkadaşlarımızın canı sıkkınken gider teselli ederiz. Kediler de aynı.”
“O zaman nankör değil de açık gözlü mü demeli kedilere?”
“Açık gözlü biraz fırsatçı gibi oldu, ondan ziyade daha zeki diyelim, başına buyruk.”
“Senin gibi” dedim gülerek.
“Olabilir” dedi kedi gibi göğsüme sokularak.
“Kedi canını senin.”
(...)
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Yorum Gönder