Bir süre sonra insanlar da çocukluğumuzun oyuncakları gibi. Her oyuncağın bir oynanma miadı vardır, bunu dolduran oyuncaklar ya kırılıp çöpe gider ya da bir köşede komşu çocuğunu bekler. Biz de yeni alınan oyuncaklar ile vakit geçirmeye devam ederiz. 

Büyürüz bir süre sonra, oyuncaklar, oynamak için yeterli gelmez. Arkadaş ediniriz, sevgili, ortak vs. Yeni oyuncaklarımızdır onlar. Onların da miad
ı vardır, bazen uzun bazen kısa bir süre oynarız onlarla, sonra ya kırarız ya da komşu çocuğuna veririz biraz da o oynasın diye. Ya da ihtiyacı olan birine bağışlarız. Ve her oyuncağın miadı, yenisi alınana kadardır.

Hepimiz yeni oyuncaklarımızı kırılmış vaziyette buluruz, onlarla oynayabilmek için onarırız önce. Emek verdiğin, onardığın için oldukça değerlidir o oyuncak yalnız bir süre sonra sıkılırsın o oyuncaktan da. Yenisi çıkar karşına. O uğraşıp, didinip onardığın oyuncağı kendi ellerinle kırarsın bu sefer. Tabi her zaman o oyuncağı bulan kişi de olmazsınız, sizi de oyuncak olarak kırılmış halde bulanlar olur sıkça, aynı süreçten geçersin.

Yoo gocunmuyorum bu hareketlerinizden. Mutlaka ben de yapıyorum, ben de bazı insanlarla bir süre oynadıktan sonra ya kırıyorum ya da öylece bir köşeye atıyorum. Aynısı bana da çok yapılıyor tabi. Her birimiz, bir diğerinin oyuncağıyız, bu yazgının değişmesi çok zor. Toplum denen bu kıskaçta yaşadığımız sürece nasıl doğa kanunları varsa şehrin kanunlarına da uyacağız ve şehir kanunları insanların birbirini yıpratmasını öngörüyor, birbirimizi erken tüketmemizi. Taa ki "yalnızlıktan başka dostum yok benim" dedirtene kadar.

O cümleden sonrası zaten tükeniş.


Blogger tarafından desteklenmektedir.