“Halil!”
“Oo hoş geldin Bora, ben de seni bekliyordum.”
“N’apıyorsun burada Halil?”
“Gayet açık değil mi kardeşim? Vedalaşıyorum işte.”
“Saçmalama oğlum ne vedalaşması? Gel, in şu
trabzanlardan.”
“Biz ne zamandır arkadaşız Bora?”
“Yahu ne alakası var şimdi? İn şuradan!”
“Bağırma bana! Soruma cevap ver!”
“Onbeş yıldır kardeşim.”
“Onbeş yıldır kardeş gibiyiz değil mi Bora?”
“Evet kardeşim, evet. Bak kardeşim diyorum sana
zaten.”
“Görüyorsun Bora, hiç kimse yok şu anda. Seninle
ben varız sadece. Biliyorsun kardeşim, ben öyle varlıklı birisi değilim. Sen
benimle paranı paylaştın, ben neyim varsa… Aşık olduğum kızları paylaştım seninle
mesela, hem de defalarca…”
“Saçmalama Halil! O nasıl sö…”
“Lafımı kesme! Yalan mı? Oya’yı nasıl sevdiğimi
biliyordun! Ama o seni seçti.”
“Sen istedin onunla beraber olmamı, istemedin mi?”
“Ne yapayım be Bora, sana verebilecek hiçbir şeyim
yoktu. Mutlu ol istedim, iyi bir birlikteliğiniz olur diye düşündüm ama sen bir
– iki kez yattıktan sonra çıkardın onu hayatımızdan.”
“Beni tanıyorsun Halil, anlatmama gerek yok.”
“Tabii ki kardeşim. Sen böyle birisin, biliyorum.
Fakat ne bileyim Bora, çok dokundu bu olay bana.”
“Oğlum bundan on sene önceydi o olay!”
“Geçen seneki Neriman peki? Onu da sevmiştim, onun
da bende gönlü vardı ancak seni onunla tanıştırdıktan sonra her şey değişti,
hem de ilk günden! Hatırlıyorsun değil mi Bora? Daha o gün farketmiştim senden
etkilendiğini. Onunla da sadece arada bir görüşüp seviştiğini biliyorum. Onun
da sadece etinden faydalanıyorsun. Hayır seni yargılamıyorum, senin fıtratın bu
sonuçta ama neden be kardeşim?” dedikten sonra sendeledi Halil. Gözünden düşen
bir damla yaşı silmek için tek elini bıraktığında düşüyordu neredeyse.
“Halil dur!” diye öne atıldı Bora.
“Merak etme kardeşim, daha lafımı bitirmedim. Ne
diyordum?” dedi burnunu çekerek “heh, neden be kardeşim? Ben, bırak bir insanı,
bir çiçek bile zarar görse üzülen biriyim Bora. Sevmediğim biriyle de yatmak
şöyle dursun, öpüşemem bile. Beceremedim Bora, beceremiyorum. Tek sorun gönül
işleri de değil, hiçbir şeyde dikiş tutturamadım. Senden önce fakülteye
başladım, harç param olmadığından bırakmak zorunda kaldım. Zanaatim yok, işim
yok. Bir arkadaşım sen varsın. Bazen seninle arkadaş olmama sevinsem mi,
üzülsem mi bilemiyorum Bora. Sahip olmak istediğim her şeye sahipsin. İnsanların
kalplerini hiç düşünmeden kırabiliyorsun, kadınları yüzüstü bırakmaktan imtina
etmiyorsun. İmtina da ne garip bir kelime değil mi kardeşim? Neyse, ne
diyorduk? İmtina etmek. Okulunu da bitirdin kardeşim, özel okulda yedi yılda
tamamladın lisansını, kimse gık demedi. İşin var, karın var, çocuğun bile var
Bora.”
“Halil, bunun için buraya çıkmanın ne anlamı var?
Haydi in şuradan da sakin sakin konuşalım.”
“Konuşacak pek bir şey kalmadı artık kardeşim. Hiçbir
şeyim yok benim. Sevmesini de beceremiyorum zaten. Neyi tutsam elimde kalıyor, boşuna oksijen bari tüketmeyeyim.”
“Halil! Oğlum saçmalama! Bak Halil, sen, ömrümde
gördüğüm en iyi insansın, hatta gereğinden fazla iyi.”
“Hah işte, ben de onu diyorum Bora. İyi olmak pirim
yapmıyor. Pirimi bırak, karın bile doyurmuyor, gönül de… Acıyor kardeşim” dedi
burnunu çekerek “çok canım yanıyor” dedikten sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya
başladı Halil. Bunu fırsat bilen Bora tam kolundan yakalayacaktı ki Halil
kolunu kurtararak uzaklaşmasını işaret etti eliyle. Ağlaması da nispeten
kesilmişti, arada bir içten içe hıçkırıyordu.
“Halil!”
“Nefesini boşuna tüketme Bora. Bora, buradan düşünce çok
canım acır mı?”
“Acır kardeşim” dedi Bora, o da ağlamasına engel
olamıyordu artık. İşin ciddiye bindiğini anlamıştı. “Hem de çok acır!” dedi
içini çekerek.
“Güzel” dedi Halil, galip bir gülümsemeyle. “Derler
ki; fiziksel acı, ruhsal acıyı bastırırmış, yere çarpınca hiçbir şeyim kalmaz.”
“Deme öyle Halil! N’olursun in şuradan” dedi Bora,
ağlayışını saklayamıyordu artık.
“Bora, ben varlıklı biri değilim. Eğer dünyada
hala günlerim kalmışsa onları da sana bırakıyorum kardeşim. Bu sefer kıymetini
bil, hoyratça harcama. Allaha ısmarladık…”
7 Comments
Yuh! Agladim.
Maksadım bu olmasa da etkileyebildiğime sevindim ^_^
etkileyici ;)
Sağolasın Atakan ^ ^
orada mutla atla atla diyenler de oluyor ya:(
Halil karakteri, aynı bensin be kardeşim... :( Evet, iyilik prim yapmıyor, yapmadı da. İyi adamın arkadaşı olmaz, sevgilisi olmaz, parası olmaz, çevresi olmaz... İlla biraz g-tüm ayağı, biraz üçkağat, biraz yalan,biraz sermaye gerekir. İşte bunlar benim gibi sende de olmadığı için s-çtın Halil...
Insan hic "keske orospucocugu olsaydim" der mi? Bazen dedirtiyorlar iste Abdullah.
Yorum Gönder