Aceleniz ne lan? Nereye yetişiyorsunuz?

Son kuşakta, özellikle bu 90 sonrası nesilde dikkatimi çeken bir nokta var: Acelecilik! Aslında bir nesle mâl etmek de yanlış. Son on yıllık döneme baktığımızda her şeyin bir an önce olup bitmesi, çok çaba harcamadan sonuç elde etmek üzerine kurulu bir düzen var, farkında mısınız? "On derste İngilizce konuşacaksınız! Günde on beş dakikanızı ayırıp kaslı bir vücut ister misiniz? Mucize diyet! Altı günde yirmi kilo verin! Yarım saatte donan beton!.." Örnekler çoğaltılabilir.

Peki nedir bizi bu hale getiren? Siz de ders çalışırken, notlar arasında ipucunu aradığınızda ctrl+f yapasınız geliyor değil mi? İngilizce'yi 3 ayda öğrenmek, 2 yılda tam donanımlı bir mimar olmak istiyorsunuz değil mi? 140 karakterden dünyanın sırlarına vakıf olmaya çalışıyorsunuz, 6 saniyelik vidyolarda tüm mizah sığsın istiyorsunuz. Şans oyunları ya da ne bileyim şöhretle parayı kırma hayali kuruyorsunuz. Sosyal medyadan sağa sola sataşarak meşhur olma planları yapıyorsunuz...

Çaba sarfetmek hepimiz için zahmetli ve lüzumsuz gibi geliyor artık. Ben bunu da her şeyde olduğu gibi insanın doğadan uzaklaşmasına yoruyorum. Tarım toplumuna dönecek olursak, toprağı tüm bir yıl işleyip binbir zahmetle mahsülü kaldırma safhalarına bakınca, sonuç almak için çabalamanın önemini gösteren bir örnek olduğu görülebilir. Avcı-toplayıcı toplumlarda bile tuzak kurmak vb durumlar da sonuç elde etmek için çabalamanın önemini gösterir.

Sorun sadece acele de değil, yani her şeyin çabucak olması değil, kolay yoldan halledilmesinin yoluna gidilmesi. Örneğin kimse kilo vermek için spor yapmıyor. Liposakşın, elektronik aletler, saçma sapan cihazlarla kilo verme çabası içerisinde insanlar. Bir diğer örnek ise kitap okumak yerine Vikipedi'den kısacık özetini okumayı yeğliyorliyor insanlar. Nedir bu üşengeçlik? Nedir her şeyi kısa yoldan elde etme çabaları? Zaten genel olarak bakıldığında insanlar donanımlı olmak yerine öyle görünmeyi istiyorlar.

Herhangi bir konuda uzmanlık, kilo vermek, dil öğrenmek zaman gerektiren uğraşlardır. Eğer mış gibi olmasın, gerçekten içe sinen bir sonuç olsun istiyorsak zaman harcamalıyız. Ve bu zamanı sırf öğrenmiş olmak için değil, cidden merakımız varsa yapmalıyız.

Özetle: Üşenmeyin.


5 Comments

Büşra Bayram dedi ki...

Adam haklı beyler, dağılıyoruz.

Ben Eylül dedi ki...

Teknoloji çok şeyi kolaylaştırdı. Biz de seve seve bu kolaylıklardan faydalanıyoruz ama farketmeden içimize ilk zehir bu kolaylaşmalarla girdi sanırım.

İnsanlar gerçekten sadece "öyle görünmeyi" tercih ediyor artık.
Bir kaç afilli söz ve şiir ezberleyip edebiyat sevdalısı rolleri yapmak, konuşmaya bir kaç ingilizce kelime sıkıştırıp eğitim seviyesini yüksek göstermek gibi üzücü şekilde prim yapan davranışların yanında (sanırım içlerinde biriktirdikleri olumsuz duygulardan dolayı) bağırarak haklı çıkmaya çalışmak, sonuca giden çıkarımlar yapmak yerine karşındakini bilgi ve akıl oyunlarıyla rezil etmek gibi bir kabalık hali yapıştı insanların üzerine.

Ve ben gibi insanlar da onlar nasıl uzaklaştıysa maneviyattan, öyle uzaklaştık toplumdan. İnsanlardan nefret eder olduk.
Biraz yazıdan bağımsız bir yorum oldu ama benzer duygular diye düşünüyorum.

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

@Büşra ^_^

@Eylül yok aslında bağımsız bir yorum değil, hepsi birbiriyle alakalı bu konuların. Yazılsa kocaman bir doktora tezi bile çıkar sosyologlar için.

Teşekkürler yorumlarınız için hanımlar ^_^

x dedi ki...

Bu dolaylı yolddan sosyolojiyle alakalı olsa da daha ziyade psikolojinin alanıdır.beyin az enerjiyle çok iş yapmak için çalışan bir organdır.Çoğunlukla oyununa gelir yarım yamalak işler çıkarırız. Her şeyi hazmetmek temennisiyle...

BEN EYLÜL@ haklısın sanırım ve insanların bu halinin nedenini, Geoffrey Miller, "Sevişen Beyin" kitabında açıklıyor.Okumadıysan bir göz atmalısın.

Ben Eylül dedi ki...

@ıkıntı okumamıştım, not aldım. Teşekkür ederim.

Blogger tarafından desteklenmektedir.