Yare yareee..


Bu lafı çok seviyorum. Japonca "oof of, aah ah" falan gibi bir anlama geliyor. Söylemesi de eğlenceli bi taraftan. Neyse bu nidaları neden döktüğüme gelecek olursak eğer; Çarşamba günü sınavım var ve henüz kitap yüzü açmadım (dersler haricinde) ama uykuyu insani boyutlara indirmeyi başarıyorum git gide. Hayattan aldığım zevki biraz da maksimuma dayadım, sikimde saat dolaşıyorum yine. Sanırım buna cuma günü pek çok içki içip psytrance bir etkinliğe katılmayla başladım. Etkinliğimizin adı "Cosmic Space Disco" idi ve ömrümde gittiğim ilk trans etkinliğiydi. Neden bunca zaman gitmemişim diye sorguladım kendimi. Hiç bir dişinin gelip muhabbet açmaması üstüne üstlük 6-7 adamın benle muhabbete girmesi acı vericiydi biraz. Nolurdu bikaç kız da gelip yazsa falan. Her neyse biz de kendi kendimize tepinerek vakti geçirdik. 4:30'a kadar çılgınlar!? gibi dans ettik, kurtlarımız döktük.

Takip eden günlerde ise paso yatış, paso tembellik. Aslında o kadar da sayılmaz. Cumartesi çamaşırlarımı pakladım, pazar günü arkadaşı havaalanına bıraktık. Aslında tekrar farkettim de kendi evimde kalmadığım zamanlar ben pek bir mutlu oluyorum. Bu Türkiye'deyken de geçerliydi. Ne zaman bir arkadaşa kalmaya gitsem ertesi gün ağzım kulaklarımda oluyordu. Daha az uyuyordum, daha fazla muhabbet ediyordum. Kendi evimde olunca bir afakan basma durumu söz konusu bünyemde. Uzatmayalım.

Bugün de pazartesi ve hemen hemen ilk kez bir pazartesi kursa vaktinde ulaştım. Her ne kadar bugünkü hoca baysa da herkesi, günümü mahvedemedi. Hala keyfim yerinde, sebebini anlamış değilim ama sorgulamıyorum, neden sorgulasın ki bir insan "neden keyfim yerinde lan?" diye?

Paylaşmadan geçemeyeceğim bir detay da metroda aktarma yapacağım sırada sırtıma bir el dokundu ve;

- Merhaba, bana feysbuktan mesaj atan sen miydin?
- Mesaj, feysbuk, sen?
- Ya hani Cuchsurfing ile ilgili.
- Haa evet, merhaba.

Bunun sonrasında biraz sorduğum sorularla ilgili konuştuk, sağolsun etkinliklere katılma konusunda içime su serpti. Sonrasında ters istikamette yürüdü ve gitti ben de Celil arar diye elimde tuttuğum telefonumun varlığını unutup atkımı düzeltmeye kalkıştığımda bir şeyi ileriye doğru fırlamasını sadece hissedebildim. Telefonun her yere çarpma sesiyle birlikte ağzımdan has-sik-tir sesleri yükseldi. Metronun raylarına yuvarlanmıştı telefon ve yaklaşık 1.5 metre aşağıdaydı raylar. Kafamı kaldırdığımda metro bekleyen insanların benimle beraber aynı sahneyi yaşadıklarını gördüm. Kızın tekiyle göz göze geldik ve tepkisi "o oo" oldu. Gayet açıklayıcı. Solumdaki delikanlıya döndüğümde ise istemsiz şu sözcükler döküldü dilimden "was soll ich machen?" (ne yapmam gerek?) Metronun gelmesine 1 dk vardı, riske atmadım. Delikanlı ile birazs tartıştık ne yapılabilir falan, sonrasında atlamaya karar verdim. Metro gider gitmez atladım aşağı kaptım sevgili N-Gage'imi. Zafer çığlıkları eşliğinde (yalan) aktarma yapmam gereken kısma geçtim. Telefonum elimdeydi, mutluyum.

O değil de harbi garip bi mutluluk var bünyede, az uyudum, heralde ondandır :)

Siz de mutlu olun canlar, öperim.


Blogger tarafından desteklenmektedir.