Ankara'da şehiriçi ulaşımımı neredeyse sadece otostopla sağlamamdan ötürü pek çok hikayem var kısa kısa. Bir kaçını paylaşayım dedim.


  • -  Uzun kır saçlı bir abi almıştı bu sefer ve elimde bahar şenliği için hazırlanmış çıtlar (uçurtma için), darbuka vardı. Atladım ön koltuğa Ümitköy'den Bilkent'e doğru yola çıktık. Ama sadece Bilkent köprüde bırakacaktı beni;

- Ooo hayırdır darbuka falan?
- Bahar şenlikleri başladı ya orada çalar eğleniriz.
- Oh, biz de Ankara Üni'deyken güzel geçerdi şenlikler, sonra rektörü osursa bile protesto ettiğimizden attılar sonunda okuldan.
- Eee bitmedi mi okul?
- Yok sonra Anadolu Üni'de gazeteciliği bitirdim.
- Süpermiş.
- Saolasın, ne yapacaksınız bugün okulda? Sadece darbuka çalıp mı eğleneceksiniz?
- Ya işte çıtalarla uçurtma falan yaparız, bi de ucuz şarap alırız ooh mis, deme keyfimize.
- Ünide biz de hep ucuz şarap içerdik, sonra paranın .mına koduk, pahalı şarap içiyoruz.
- Abi sen kaç yaşındasın ya?
- Kaç gösteriyorum?
- 30 civarı.
- (gözleri parladı) Valla mı lan? Nereye istiyorsan bırakıyorum seni! Tabi ki şaka, şurada bırakacağım.



  • Aynı mahallede oturup, aynı okulda okuduğum bir arkadaşla yine her zamanki yerimizde mevzilendik.Bir su arabası durdu;

- Ya siz böyle her gün her gün nereye gidiyorsunuz?
- Okula, Kızılay'a, Tunalı'ya
- Nişanlı falan mısınız siz?
- Yok abi çıkmaya bile yeni başladık.
- Haa, şimdi nereye?
- Bilkent.
- Lan Çayyolun'a sipariş var yoksa bırakırdım.
- Saolasın abi, başka zaman işallah.
- Benim aslında Golfüm var, bi gün onunla gezelim ya, kafa adama benziyorsun. İşten çıktığım bi gün alırım seni gezeriz.
- ...
- Müzikle falan uğraşıyor musun?
- İşte kendimce bateri, darbuka, bendir falan çalıyorum, vurmalılar yani.
- Süper ben de gitar çalıyorum, müzik yapalım bir gün.
- Olur.
- Numaranı versene.

Numara alış verişinden sonra adamı bir daha hiç görmedim.


  • Yine uzunca beklemelerimden bir tanesiydi. 20 dk kadar hiç bir araç durmadı. Sonrasında yaşıtım sayılabilecek bir kız yanaştı;

- Ya paran yoksa dolmuş parası verebilirim.
- (cebimden para ve ego kartımı çıkarıp) Teşekkür ederim, param ve kartım var ben sırf otostop çekmeyi sevdiğimden bekliyorum.
- Peki sen bilirsin.

5 dakika sonra Porsch Cayenne S yanaştı, arabaya binerken son bir kez kıza baktım ama bizim tarafa bakmıyordu, umarım görmüştür.


  • Yine Ümitköy-Bilkent arası bir bekleyiş. Ümitköy'de Galeria'nın önünde kısa bir bekleyişin ardından iki kokoş ve neşeli teyze aldı;


- Ne tarafa gidiyorsunuz?
- Bilkent'e, arkadaşımıza gidiyoruz, gün yapıyoruz da biz.
- Beni de Bilkent'e bırakır mısınız?
- Tabii ki.

Yolda aralarında epeyce konuşup eğlendiler, arada bir de bana okulumla ilgili sorular sordular. Sonra tam onların gitmesi gereken yere vardık, ben ineyim dediğimde ise;

- Ay bırakalım canım okuluna kadar, ne olacak.
- Yok teşekkür ederim, şuradan bir otostop daha okuldayım zaten.
- Yok yok bırakırız. Görüyor musun Necla, ne terbiyeli yetiştirmiş ailesi.
- Ay evet evet maşallah maşallah. Allah zihin açıklığı versin yavrum.
- Teşekkürler.

Tamam durumun garip olduğunu kabul ediyorum ama çok eğlenceli insanlardı, hem de bölümümün önüne kadar bıraktılar.

Aslında daha bir sürü eğlenceli anı var ama üşendim yazmaya, aklıma geldikçe belki daha da yazarım. Bu yazı da Paris için yaptığım 3 saatlik hazırlıktan (couchsurfingten insan arama, güzergahları belirleme, otostop çekilebilecek noktaları ayarlama) sonra aklıma geldi. Umarım onu da buraya yazabilir, otostop anılarıma eklerim.


Blogger tarafından desteklenmektedir.