Hemen her fırsatta ailemi ne kadar çok sevdiğimden ve ne kadar mükemmel olduklarından bahsediyorum zaten. Bu sefer daha önce hiç değinmediğim aile üyelerinden Behlül'ü konu alacağım.

Behlül benim bir sonraki sürümüm. Benden üç yıl sonra piyasaya çıktı. Babamın 85-86 yılları sırasında holdingleşme hedefi ve şirketin adının Emre olması münasebetiyle ikimizin de ikinci ismi Emre. Behlül Emre, Bilal Emre kardeşleriz biz.

Benim aksime o biraz daha maddi açıdan sıkıntılı bir dönemde yetişti. Benim bebekliğim bir elimin yağda diğerinin balda olduğu dönemlerdi, Behlül'ün böyle bir şansı olmadı. Sanırım bu sebepten ötürü onun karakteri daha çok para biriktirme, dikkatli harcama ve aileyi koruyup kollama ile şekillendi. Benimki ise daha çok ertesi günü düşünmeme vs. Muhtemelen ticarete benden daha çok aklının yatması bu yüzdendir. Sürekli para kazanması gerektiği bilinçaltında yer etmiş. Bu benim varsayımım.

Ergenliği de benzer geçti. Dünyaya olan öfkesini kusar gibiydi. Sürekli kavga ve vukuatları vardı. Sorunlarını kaba kuvvetle çözer, kalıbından ötürü de çok sopa yemezdi. Ancak girdiği sağlam kavgalarda üstü başı parçalanmış, bazen burnu falan kanamış şekilde gelirdi. Özetle hırçındı ergenlik dönemlerinde. Bize karşı da öyleydi. Biraz dediğim dedik, biraz başına buyruk, laf söz dinlemez... Aramızda da çok kavga ederdik. Benim yegane kavga ettiğim insandır kendisi. Dışarıda hiç kavgaya bulaşmadım.

Öyle bir insandan da içten içe duygusallık, yufkayüreklilik görmek çok ilginç geliyor insana. Kaç kez yolda bulduğu ufak kedileri eve toplayıp biberonla beslediğini bilirim. Utangaçtır da. Arada bir karıya kıza laf atsa da birisi cevap verse kulaklarına kadar kıpkırmızı olur. Ya da ince mevzulardan konu açıldığında yine kulaklarına kadar kızarır. Duygularını da kolay dile getiremez. Sever ama göstermez, öyle içinden sever. Zaten öyle konulara girince yine kızarır.

İş bu yüzden oldum olası yakın olamadık Behlül'le. Çok istedim, olamadı. Arkadaşlarımla çok iyi geçindi, ortamlarda da aranan insandı ama bir türlü sürekli beraber takılan kardeşlerden olamadık. Zevklerimiz ayrıydı vesselam. Aslına bakarsan punk olduğum sıralarda o da bulaşmıştı o işlere. Benimle birlikte 12-13 yaşlarında köprü altlarında içmeye, köpeköldürene, mekanlara kaçak girmeye, pogoya dalmaya başlamıştı. Sanırım bu yüzden erken yaşta elini eteğini çekti böyle işlerden. En çok beraber takıldığımız zamanlar onlardı sanırım.

Hep imrendim aslına bakarsan, kardeşiyle kanka gibi takılan insanları.Sanırım bu takılamama mevzuunda eğitim olarak sınıf farkımızın çok olması da etken rol oynadı. Etrafımızdaki insanlar arasındaki yaş uçurumu en az beş falandı. Onun çevresi ile benim çevremdeki.

Sonuç olarak gelmek istediğim nokta şudur ki sanırım artık o aramızdaki iuçurum git gide aşılmaya başlamış. Daha fazla muhabbet ettik, daha fazla beraber takıldık, daha fazla şey paylaştık. O kadar sevindim ki bu duruma. Her ne kadar Edward ve Alphonso Elric kadar yakın olmasak da git gide yakınlaşıyoruz. Ayrıca o kendini kaba kuvvetle kanıtlamaya çalışan çocuk gitmiş, resmen tuttuğunu koparan, her işin altından kalkan bir işadamı olmuş. Fikirleri olgunlaşmış, kriz yönetebilen, tek başına kararlar alabilen bir birey haline gelmiş. Babam daha önce iş konularını bana danışır, sadece fikir alırdı ama Behlül resmen yönlendiren olmuş, sadece fikir vermekle kalmayıp uygulamaya koyan olmuş.Pişmiş yani.

Vel hasılı kelam aile ilişkilerimi bu gidişimde iyice pekiştirmeme çok memnun oldum hele ki Behlül'le yakınlaşmamız daha bir memnun etti beni. Allah hepinize böyle kardeş nasip etsin :)


Blogger tarafından desteklenmektedir.