- Yürü hacı yürü, ne uyuşuk adamsın, bu metroyu karçırmamamız lazım.
- Tamam ya tamam...
Yine dersane günlerinden birisiydi, üstüne üstlük bir de deneme sınavı. Oldum olası yarış atı gibi koşturulmayı sevemedim, hele ki deneme sınavı gibi lüzumsuz birşeyden ötürü asla kılımı kıpırdatmak istemiyordum.
Ve birden içimi bir anlık kavuran bir çift göz gördüm ve mutlaka yaklaşmalıydım o ateşe.
- Hacı ben gidiyorum, soru sorma ve peşimden gelme. Akşam ya da yarın görüşürüz, hocaya da bi yalan uydur işte ne bileyim ben.
- Nereye lan! Hoop!
-...
- Boş mu acaba?
- Evet buyrun.
- Aaa Zardanadam mı çalıyor?
- Evet. Neden?
- Bir kulağı da ben alabilir miyim? Çok severim de.
Gülümsedi. Sonrasında bir süre beraber müzik dinleyerek, konuşmadan yolculuk yaptık. Metronun ilk durağıydı ve ikimiz de aheste adımlarla ilerlediğimiz için vagonlara, yer kalmamıştı. Ancak o bir şekilde yer bulmayı başarmış ve yanına da çantasını koymuştu. Kulaklığını takıp müzik dinlemeye dalmış vaziyetteken bir an göz göze geldik. İyiki de gelmişiz. Zardanadam'ı böyle eşsiz bir güzellikle paylaşarak yolculuk etmek sanırım beklentilerimin ötesinde birşey. Birkaç şarkıdan sonra müziği durdurdu. Kulaklığı çıkarıp yüzüme baktı.
- Kimsin sen?
Çok basit bir soru aslında ama o an doğru kelimeleri bulamamıştım.
- Sadece sizi ilk gördüğünde beğenen birisi
Gülümsedi belli belirsiz. "
-Ben Nihal.
- Ben de Hasan ama arkadaşlarım bana Enteresan der.
Gereksiz bir detaydı, neden söyledim ki sanki, milletin bana ne dediğinden ona ne. Fakat tepkisi olumlu olmuştu, böylelikle endişelerim de gitti. Gülümsemesi resmen ışık saçıyordu, gözümü alamadım. Biraz daha yolculuk sırasında sohbet ettikten sonra ineceğimiz durağa geldik. Alışveriş yapacakmış, davet etti. Her ne kadar yorulacağımı bilsem de kabul ettim, böyle bir fırsatı kaçıramazdım. Dersanede deneme sınavı vardı zaten yine ve ben bu deneme sınavlarından hiç hazetmiyordum. Nasıl asarım diye düşünürken böyle bir fırsat çıktı karşıma. Ancak böylesine bir gün geçireceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.
Düşündüğümden daha eğlenceli bir alışveriş geçirdik, sonrasında bir Burger King'e uğrayıp en büyüğünden menüler seçtik. Hamburger ve kolalarımızı afiyetle götürürken bir taraftan da hala birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Tam işlerimizi halletmiş bir şekilde alışveriş merkezinden çıkacaktık ki ikimizin de beklediği bir film vizyona girmiş. Göz göze geldik ve hiç birşey söylemeden iki bilet aldık.
Birkaç gün boyunca sadece telefondan mesajlaşabildik ancak herşey yolundaydı. Sınav yaklaşmıştı ve ikimiz de aynı üniversiteye girmek için var gücümüzle çalışıyorduk. Ve olmuştu. Sınav yerleştirme belgelerinde ikimiz de Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi matematik öğretmenliğini tutturmuştuk. Ufak tefek şehir keşiflerinin ardından hemen uygun bir ev bulup beraber yaşamaya başladık. Derslerimizi hiç aksatmıyor ve sürekli beraber takıldığımız için sevgi ve mutluluğumuzdan hiç birşey kaybetmiyorduk.
Bu tempoya dayanamayan okul dört senede eridi gitti. Ben askerliğimi hallederken -ki yedek subay olarak beş ay yapmıştım- Nihal de iş arama ve ufaktan evlilik planlarını kurmaya başlamıştı. Askerden döndüğümde eniştemin bir akrabasının dersanesinde stajer öğretmen olarak işe başladım. Bu arada Nihal'le birlikte KPSS'den çok bir puan alamadığımızı söylemiş miydim? Gerçi olsun, bu dersanede ikimize de iş vardı. Bir süre stajer kaldıktan sonra evlilik hayallerini iyice plana dökmüştük.
O hayallerin üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum ama şu anda ikimiz de öğretmen emeklisi olarak Ayvalık'a yerleştik ve biri 38 diğeri 44 yaşındaki çocuklarımızın dünyalık işleri ve torunların neşesiyle avunuyoruz. Yazın yazlıkçı arkadaşlar geldikçe de tavla, okey derken günler geçip gidiyor. Torunlar falan da zaten yazın mutlaka en az bir hafta uğrarlar. Hayatımızı başlangıcından şimdiye kadar çok güzel geçti, sonrası için de çok birşey kalmadı zaten. Hah İsmet Beyler'de geldi, şimdi gidip İsmet Bey'in ifadesini alma zamanı...
"Son istasyon Kızılay. İnişler için lütfen kenar platformu kullanınız".
- Amma kestin be kızı.
- N'olcak oğlum, çok tatlı ama.
- Tamam tatlı olmaya tatlı da bakmaz o sana.
- Neden bakmasın hacı, gidip konuşsam mı?
- Yahu ne konuşması, deneme sınavı var bugün. Zaten karnım da aç, poğaça falan alıp gidelim de kantinde çay içeriz. Girmeden de bir sigara yakarız.
Ben o sigarayı kurduğum hayallere yakarım anca. Yine bir mutlu hayat kurma hayallerim metronun ilk durağında sadece bir kere göz göze geldiğim kızla beraber başlayıp, son durak anonsuna kadar sürdü.
Bari emekliliğin tadını çıkarttırsaydın metro hattı! Bu kadar çabuk gelinir mi?
Blogger tarafından desteklenmektedir.
3 Comments
ben de sonuna kadar okudum da diyorum ki ya 44 yaşında çocuğu olan birinin zamanında kpss varmıymış:D:D neyse kavradım sonaa :D
Çok iyi be ! :)) Bence sen böyle küçük hikayeler yaz hep .. bayağı başarılı olmuş :)
Teşekkürler ^_^' Estikçe yazıyorum, devam ederim.
Yorum Gönder