Nedir güzel? 90-60-90 vücut ölçüsü mü? Sarışınlık ve renkli göz? Sıfır beden? Bakımlı olmak? Kozmetik malzemeleri kullanmak? Kırışıksız bir cilt? Özgüven?

Venus and the Lute Player
Gelin güzellik kavramını taa en başından ele alalım. Rönesans'a gidelim mesela. Solda resimde gördüğünüz kadın tipik Rönesans dönemi kadını (15-16. yy arası), beğendiniz mi? Beğenmediniz mi? Neden? Dönemin güzellik kavramı bu idi halbuki. Balık etliden hallice hatta tombul. Peki neden kadın bu haliyle güzeldi o zamanlar? Hatta büyükannelerinizi dinleseniz onlar bile "kadın dediğin etli butlu olur, şimdiki kızlar hep çirkin, çıta gibi" ya da benzeri cümleler kurarlar, güzeli tasvir ederken. Şimdi toplumsal açıdan ele alalım, güzelliğin ne olduğunu. Rönesans döneminde ya da o yıllarda diyelim sadece maddi imkanı iyi olanlar düzgün beslenebiliyordu ve göbekli insanlar iyi beslenmiş olarak görülüyordu. Yani maddi durumu iyi ki güzel şeyler yiyerek şişmanlayabiliyor. "Fakir dediğin zayıftır." O zamanlarda inanış buydu, şişmansan zenginsindir. Nasıl? Kafanızda biraz şekillendi mi güzellik kavramı? Şekillenmedi mi? Devam edelim. Peki neden şişman olma hevesi vardı? Çünkü kadınlar, doğum yaptıktan sonra hayatta kalabilmelerini bu kilolara borçlu olduklarını düşünüyorlardı. Yani para = güzel yemek = fazla kilo = neslin devamı.

Madem öyle, neden şimdi tahta gibi kadınlar güzel? Sıfır beden, kırışıksız? Heh, şimdi de onu açıklayalım. Daha sonra ise sanayi devriminden sonra -ki dünyanın miladıdır neredeyse- yeme içme alışkanlıkları da değişti. Artık tarım, hayvancılık daha modern bir şekilde yapılıyor, daha fazla üretiliyor ve bununla paralel olarak da fiyatlar hızla düşüyordu. Artık alım gücü iyice artmış ve her isteyen istediği besine ulaşabiliyordu. Herkes dilediğince şişmanlayabiliyordu, artık şişmanlık zenginlik göstergesi değildi. 20. yy sonları, 21. yy başlarında ise her alanda olduğu gibi gıda alanında da sanayileşme kötüye kullanılmaya başlandı. GDOlar, toplu hayvan kıyımları derken artık gerçek yemek bulmak gittikçe zorlaşıyordu. Yediğimiz her besin sağlıksızdı ve olması gerekenden çok daha fazla kalori sağlıyordu bedenimize. Hele ki fast food diye bir kavram çıkardılar ki "modern"leşen toplum ile birlikte vakit darlığından dolayı insanlar bu fast food denen çöplere rağbeti artırdı, besinlerin kalitesi azaldı, kalorisi arttı ve yapılan araştırmalarla da şişmanlığın sağlıksız olduğu açığa çıktı. Zayıf kadınlar daha rahat doğurabiliyorlardı, doğumdan sonra hayatta kalmak için yağlarına ihtiyaçları yoktu. Peki şimdi ne olacaktı? Kaliteli ve sağlıklı besin tüketip zayıf kalmak gerekiyordu. Ve artık sağlıklı ve "gerçek" besinleri maddi durumu iyi olanlar  alabiliyordu. Yani artık zayıflık zenginlik göstergesiydi. Yani para = sağlıklı yemek = zayıf beden = neslin devamı.

Tabi bu zayıf olmanın bokunu çıkaran insanlar da yok değildi. Nasıl ki zenginlik hırsı varsa bunu göstermenin de hırsı baş gösterdi insanlarda. Sanıyorlardı ki ne kadar zayıflarsa o kadar zengin gösteriyorlardı. Böylelikle de sıfır beden adında saçma bir kavram çıkardılar 2000lerin başında. Normal bir insan bünyesiyle bunu başarmak oldukça zor olduğu için de Anoreksiya hastalığına tutulanlar olmuştu ki hala da var böyle aptallar.

Peki kırışıksız bir cilt? Yaşlanmayı geciktirmek, en azından boyalar, kozmetik ürünleri ardına saklamak? Açıklamasam bile bunu zaten anladınız, mantığı çözdünüz zaten ancak ben yine de açıklayayım. Bu sefer bir etken daha var. Deminden beri saydığım sebeplerin aynısı burada da geçerli. Parası olan kozmetik ürünler alabiliyor, genç ve kırışıksız kalabiliyor, yani yine iş paraya dayanıyor. Ayrıca artık hayatta kalma olgusu yemekle ilişkili değil o kadar. Artık hayatta kalmak kariyer, iyi iş, iyi eğitim, "güvenlikli" bir site ya da ev ile ölçülüyor. Dolayısıyla o kozmetik ürünleri alabilenler bunlara sahip olabilecek parası olan, yaşlı olmadığı için hala çalışabilir ve bu yaşam standardını hala devam ettirebilir, neslini de sürdürebilir. Yani kırışıksız cilt = gençlik = çalışmaya devam edebilime/kariyer yapabilme = para = yüksek yaşam standardı = neslin devamı.

Bu saydıklarımın hepsi bilinçaltımızın bize anlatmaya çalıştığı inanışlar. Peki bu bilinçaltı nasıl besleniyor, nasıl ikna oluyoruz güzellik kavramının bu şekilde olduğuna? Rönesans döneminde bu süreç biraz daha zordu, fısıltı yoluyla yayılıyordu bu inanışlar ama artık medya bu süreci olabildiğince hızlandırıyor. Bunu yaparken tabii ki sizin daha fazla tüketmenizi sağlamak için sürekli yeni ürünler ile yapıyor ve güzelliği, gösterdikleri ürünleri satın alarak sağlayabileceğinize inandırarak yapıyorlar. "Şu marka kıyafeti alırsan güzelsin, yoksa değilsin ve neslini devam ettiremezsin!" Hiçbirimiz güzellik kavramının bu düşünceyle şekillendiğinin farkında değiliz, ancak hormonlarımız bize bunu gösteriyor. Tabii kapitalizmin tüketici toplum yaratma dürtüsünü de gözardı etmemek gerekir.

Aslında hepiniz güzelsiniz, sadece bunun farkında olun.


9 Comments

Adsız dedi ki...

işte bu yaaa süpersin :) ben mesela balık etliyim ne yapsam öğle incecik olamıyorum bana şişko diyenlere saol diyorum ben halimden memnunum çok zayıf olmakdansa ben böyle mutluyum kendimi seviyorum göbeğimle diyorum ses çıkaramıyorlar :)

tek bi sorunumuz var standart beden..nedir arkadaşım herkes tornadanmı çıkar sanki :) saçma.

mirage dedi ki...

1 numaralı kadın güzele en yakın olanı sanırım. 2 numaraysa gerçekten acınası halde 3 numaranın makyajını beğenemedim üzgünüm. ama düşüncelerinde sapına kadar haklısınız efendim. katıldığımı zaten biliyosun eline sağlık çok güzel olmuş.

Büşra Bayram dedi ki...

3 numaralı kadın güzeldir bence :)

Şahin Şirin ERDEM dedi ki...

harika yazmışsın..çok güzel değerlendirmişsin.. yazdıklarına katılmamak mümkün değil..

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Yorumlarınız için teşekkürler. Bu yazdıklarımı bilinçli olarak düşünmediğimizi tekrar belirtmek isterim. Böyle düşündüğümüzün farkında bile değiliz, hepsi bilinçaltı.

Aysin dedi ki...

Yaa bu muhabbet sürekli döner önceden tombullar revaçtaydı şimdi zayıflık moda vs. diye. Hatta çok değil 50-60 yıl öncesinin kilo aldırma hapı reklamlarını bile görmüştüm.

Ama yani tarihsel ve toplumsal bağlamdan bağımsız ortak bir güzelin varlığına inanıyorum ben, koca göbekli teyzeyle çocuk bedenli abla arasında bi yerde.

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Bence o yazdığım bilinçaltıyla kesinlikle bi ilişkisi var.

dondurma delisi dedi ki...

Bilinçaltımız çok güzel oyun oynuyor ve onu bulmak, farketmek zor hele ki bu hızlı hayat akışında zaman zaman kendimizi bile kaybediyorken.. Doğru tespit, kayıp bilinçaltı.. diyebilirim.

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Teşekkür ederim ^_^ Bu konu hakkında onlarca makale okumuştuk da zamanında, aklımda kalanları damıtıp sundum, eksikler çok tabi ama aşağı yukarı anlatılmak istenen bu idi. Geri kalan çıkarımları da düşünerek bulabiliriz.

Blogger tarafından desteklenmektedir.