Konu Bülent Ortaçgil, şarkı Eylül Akşamı.
Bir çocuğun masalın sonunu bekler edasıyla yüzüme bakıyordu, ben de Eylül Akşamı'ndaki bir cümleyi açıklamaya çalışıyordum.
- Belki benim kağıt param bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir.
- ...
- Yani aynı şehirde yaşıyorlar ama daha önce tanışmamışlar ve aynı yerlerden hep geçmişler.
Adamın sigara aldığı büfeden belki kız başka birşey almıştır ve para üstü olarak adamın
parasını vermiştir satan adam.
- Eee?
- Hmm, they are living in the same city but they do not know each others and maybe the girl
and man have shoped at the same place and ummm bi şekilde ne demek lan?
- Somehow.
- Hah somehow woman take the man's money as repay.
- Eee?
- Eeesi o işte Nele, olasılık bu, olabilir.
- Olasılık?
- Possibility.
- Haa. Ama romantik miymiş bu?
- Bilal benim ana dilim Türkçe, ben bile anlamadım.
- Tamam boşverin, Olcay'a bile anlatamadıysam.
Gülüşmeler.
**********
- Sen pazar biliyorsun?
- Evet, bu üstümdekini pazardan aldım, buradan.
- Aaa nerden aldın?
- Kettenbrükengasse Menschen Markt.
- Menschen Markt?
- Evet, bize halk pazarı deriz ya öyle.
- Orda insanlar satıyorlar? Menschen Markt o demek.
Gülüşmeler.
- Hayır ya pazar işte.
- Anladım anladım. Türkçe'de second hand pazarına ne diyorlar?
- İkinci el pazarı.
- Ya hayır, bişiy pazarı.
- Bit pazarı?
- Aa evet bit pazarı, unuttum yaaa. Bit pazarı.
Gülüşmeler.
***********
- Türkçe'yi nasıl böyle 6 ayda öğrendin ya?
- İzmir'de 5 hafta türkçe kursuna gittim.
- Hadi ya? Neresinde kaldın İzmir'in?
- Göztepeliyim ben!
Gülüşmeler.
***********
- Sen dışarıda öğrendiysen Türkçe'yi o zaman "abi, hocam" falan da biliyorsundur.
- Evet evet. "Naber abi? İyidir abi, senden naber?"
Gülüşmeler.
- Mesela ben dışarıda basketbol oynuyordum, çocuklar bağırıyolardı "ablaa topu at ablaa".
Ben de "atmam oglum".
Gülüşmeler.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Yorum Gönder