Sanırım ilk kez ilkokul 1'e giderken aşık olmuştum. Aşkın ne demek olduğunu bilmiyoruz tabii ki. Sınıftan sana en yakın gelen kıza kendince aşık olup, yakın arkadaşlara söylemekti aşık olmak. Deftere ismini yazmak. Kalp vs çizmek. Okula erken de başlamam vesilesi ile çok erken yaşlarda bulaştım aşka. Aşık olduğum karşı cinsti. Güzel uzun boylu bir kızdı. Alımlı mı, çok güzel mi şu an kestiremiyorum ama çocuk aklıyla sevmiştim işte.
Çok uzun sürmedi zaten o sevgim de. Sonrasında hem mahhaleden hem de okuldan arkadaşım olan kıza tutulmuştum. Onu epeyce sevdim sanırım. Yılmadan 3-4 yıl sevdim. Ben sevmeye hiç üşenmiyorum. Sonrasında da ilkokul bitince o da bitti sanırım.
Ardından bünyemde yer eden ve divane eden mahalleden biri olmuştu yine. Çocuk aklıyla onu da yıllarca sevdim. Onun da bana gönlü vardı. Tavşanlı küçük yer. Öyle kafeye falan gidip sevilmez sevgili. Telefon mesajıyla, chat odasında da sevilmezdi o vakitler. Mektup vardı. Ciddiyim! Yıllarca sakladım o mektupları. 10-11 yaşlarımdaydım. Sevdim, o da beni sevdi. kağıt yettiğince, kalem yazdığınca sevdik birbirimizi. Sanırım en sevdiğim sevgimdi. Çok saftı, çocukçaydı. Bazen mahhaledeki oyunlar yüzünden kavga eder, ayrılık mektupları yazardık, sonra tekrar barışmak için şiirler dizerdik. Çok şiir yazdım o dönemlerimde. Hala saklıyorum. Hemen hepsi çok saçma ama yaşanmışlıkları var. İnşaatlardan arakladığım kireçlerle geceleri mahallenin sokaklarına yazılar yazardım, sevdiğime dair. Hemen herkes farkındaydı sevgimizin. Filmlerde olan mahalledeki çocukluk aşkı olur ya, öyleydi. Top oynamaya bile çıksan fiyakalı giyinirsin, gözüne girmek için en iyi sen oynarsın, oyunlarda hep onunla eşleşirsin. Sanırım en derin sevgim ona olmuştu. Hala gülümseyerek anımsıyorum.
Ankara'ya taşındık. İnsanları gibi sevgileri de yabancıydı bana. Önce mahalledeki bakkalın kızı beğenmiş beni. Babamın sekreterine söylemiş. Cesaret edemedim gidip tanışmaya bile. Sadece selamlaşma cümleleri sarfetmiştim kıza, aslına bakarsan güzeldi de...
Lise başladı, lise bitti elde avuçta sevgiye dair hiç birşey yoktu. Arkadaşlığa dostluğa aşık oldum o dönem. Öyle bir aşktı ki hala kavurur beni.
Sanırım sonrasında da aile aşkı baş gösterdi. Ailemi oldum olası severdim ancak hiç bu denli aşık olmamıştım.
O aralarda bir yerde Şebnem var işte. Onu artık iyice öğrenmiş olmanız gerek, bolca değindim. Benim hayali platoniğim. Neredeyse baştan sona hayal ürünüydü. Onu bile yılmadan 5-6 sene sevdim. Çok sevdim. Sonra farkettim ki ben gayet hayalimi sevmişim. Onu sevmeyi sevmişim. Başka bir açıklama bulamıyorum.
Aa o aralarda bir yerde iki yıllık bir ilişkim daha vardı. O kanlı canlıydı ancak o kadar da derin bir iz bırakmadı bende sanırım.
Son zamanlarda ise ilahi aşka tutulmayı yeğlerken ve tasavvufla ilgili araştırmaya başlamışken ve herhangi birisine tutulmak, sevmek komik gelmeye başlamışken -ki cidden birine aşık olmak ya da sevmek komik geliyordu, taşak geçesim geliyordu "ben aşığım" diyenlerle- Nele çıkıvermişti karşıma. Burada bir paragraf daha açıp Nele'ye sonra dönmek istiyorum.
Sevgimi bir sıfata oturtamıyorum. Evet cümle bu sanırım, ben genelde sevgimin odağı neresi biemiyorum. Herhangi bir sıfatla sevmiyorum, herhangi bir tarifle de sevmiyorum. Apayrı bir şey oluyor ben sevince. İşte sanırım bu yüzden "abi ben aşık oldum" diyenleri ciddiye alamıyorum.Yani aşk kuramını çok basite indirgemek aşka saygısızlıkmış gibi geliyor. Ne oldu bir karşı cins (hemcinste olabilir tabi) görüp dış görünüşünü beğeniyorsun, birkaç mimiği hoşuna gidiyor, sonra sohbetinden haz alıyorsun hoop neymiş efendim aşık oldummuş. Yok öyle. Böyleleri yüzünden "aşk"ın içi boşaldı be. Bu kadar basit olmamalı. Etkilendim de, beğendim de, hoşuma gitti de, bilemedin sevdim de ama aşık oldum deme. Kurma o cümleyi, düşürme aşkın düzeyini. Neyse ahkâmımızı da kestiğimize göre Nele'ye geri dönebiliriz.
Bir sene boyunca da Nele'yi sevdim. Onu da çok sevdim, farklı sevdim, arkadaş gibi sevdim, yâr gibi sevdim, abla gibi sevdim, öğretmen gibi sevdim. Sonra sevgime bir isim, bir hudut, bir belirti koymak istediğimde elde avuçta olan da gitmişti. O beni sadece arkadaş olarak sevmiş. Ben de seni öyle sevdim, sevgilim ol da istedim, hocam ol, kankam ol, rehberim ol herşeyim ol vs. Olmadı.
Sonrasında ise tekrar nadas dönemi. O kadar verimli ki artık sevgim onca nadastan sonra, yeşillenip serpilecek yürekler arar oldu. Tam da bu sıralarda karşıma çıkmıştı işte. Yoo aşık oldum demem, diyemem, zaten o kadar tanımıyorum. Etkilendim ama. Muhtelif yerlerde karşıma çıkmasıyla başladı herşey. Adım adım yaklaşmak istiyordum, içimden koşmak gelse de. Bazen çok uzaklaşmak istiyorum, görmeyeyim diyorum, sonra küçük bir detayla tekrar kapılıyorum. Bazen kaptırıp gitsem kendimi diyorum, salsam dizginleri, olduğu kadar. Toplumda yaşayan bir insanoğlu içgüdüm buna da müsade etmiyor. Yitirmekten korkuyor, üzülmekten korkuyor benlik. Tamam diyorum, istediğin gibi olsun. Üstelemeden "ben buralardayım ha!" diyorum sadece. Farkındayım, farkımda ol. O ise herşeyin (kendimden bahsetmiyorum) farkında, hiç birşeyi umursamaz vaziyette -ya da umursuyordur, emin değilim- hayatına anlık kararlarla (spontene yazmak istemedim) devam ediyor. "An"ın tadını çıkarıyor, olması gerektiği gibi. Gülüyor, konuşuyor, anlatıyor, az dinliyor, okuyor, araştırıyor, deneyimliyor, merak ediyor.
Peki ben ne istiyorum? Hayatında yer almak, hayatımda yer alması. Öyle başka bir yerde dursun hayatımda. Sürekli karşılaştığım biri olmasın, arada bir birşeyler içtiğim biri olmasın, sadece uzaktan beğendiğim biri olmasın. Bana anlatsın, dinlesin, yazsın, okusun, bağırsın, ağlasın, gülümsesin, danışsın, akıl versin, elimi tutsun, sarılsın, benimle birlikte yürüsün, koşsun, otursun, uyusun, yemek yesin, kahvaltı hazırlasın, ders çalışsın, sarhoş olsun, temizlik yapsın, yorulsun, üzülsün, sevinsin, araştırsın, merak etsin. Yine kendisi olsun ama yanımda o olsun, ben yanında olayım. Hayatınad yer edineyim, hayatımda yer edinsin. Ruhumda kütleye sahip olsun. O olsun, ben olayım. Olsun...
Durum bu kadar karamsar değil, hala çocuk düşlerimi taze tutmaya çalışıyorum.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
2 Comments
o video'dan önceki paragrafta.Hayatımızı ... hacı
Hakkaten niye öyle oldu?
Yorum Gönder