Pazartesi günkü başarılı geçen sunumumun ardından artık kuşlar kadar özgürüm. Hele ki evden maddi konuda desteği de alınca pazartesi günü, daha bir rahatladım. Oda arkadaşım değişti, dallama bir insan bekliyordum ancak ilginçtir iyi bir insana denk geldim. Yücel'den sonra Yücel gibi kafa dengi birinin gelmesini beklemiyordum aslında. Neyse iyi oldu Beşir. Hatta fotoşopla fotoğrafımı Itachi gibi bile yaptı.


Pazartesi günü o gelecek diye odayı falan topladık, temizlikçi bi teyze geldi Bulgar Türklerinden. Komik bi kadındı.

Salı günü büyük gündü, Nele ile buluşacaktık. Öğlen aramayı planlamıştım ama nedense kurs çıkışı odama gelince bi ağırlık çöktü, sonra da Talha'nın çıkışını bekledim. Aramaya karar vermiştim ki mesaj atmış; "Hey istersen türkce dersimdan sonra buluşabiliriz? saat 7 seni aracagim.görü$ürüz". Süper! O vakte kadar biz de Talha ile sağda solda pinekleyebiliriz. Dersinin bitiminde atladık metroya ve şehir merkezine doğru yola çıktık. Durakta indik ve merdivenlere doğru giderken üç kişilik kız grubunun merdivenlerden bize doğru geldiğini gördük. Bi tanesiyle göz göze geldik ve ikimiz de "lan nerden tanıyorum bunu?" edasıyla birbirimize baktık ama konuşmadık. Tabi yaaa Gözde idi o! Lise sonda aynı sınıftaydık, çok muhabbetim olmasa da o sınıfta konuştuğum ender insanlardandı. "Keşke selam verseydim" hayıflanmalarıyla yürümeye devam ettik.

- Gözde idi lan o.
- Nerden tanıyorsun?
- Lise sonda aynı sınıftaydık.
- E selam verseydin ya.
- Harbi verseydim ya.
- Ben olcam selam verirdim.
- Raslarız mutlaka bi yerlerde tekrar, Viyana küçük.
- Öyle, denk gelir nasılsa bi daha.
- Ben bi akşam feysbukta falan dolanayım, bulmaya çalışayım.

Saat 7'yi vurunca Nele aradı.

- Merhaba, nasılsın?
- Teşekkürler Nele sen nasılsın?
- İyiyim, Türkce dersimden çıktım. Neredesin?
- Schwedenplatz.
- Ahaa napıyorsun orada?
- Nichts.
- Nichts yapıyorsun? (çok tatlı bir kahkaha) hiç yapılır mı? Aa peki orada meşhur bir dondurma var, biliyorsun?
- jaa ich weiß, möchtest du essen?
- Evet yemek isterim, ben şimdi Schotentor'dayım, 10 dakika oradayım.
- Ok, wir warten.

Nele bisikletiyle göründü, sıcak bir selamlaşmadan sonra bisikletini bağlamaya gitti. Bağladıktan sonra geldi, ayaküstü biraz muhabbet ve dondurmacıya doğru yürümece. Dondurma isimlerinin hepsi italyanca, Nele fındıklı-çikolatalı aldı hem de italyanca ismini söyleyerek. Biz de sanırım üzümlü dondurma aldık. Hala emin değilim neli olduğu hakkında. Dondurmalarımızı afiyetle götürürken Nele türkçe ders notlarını çıkardı, bi köşeye "eşek oğlum eşek" diye not almış, onu da düzelttik "eşek oğlu eşek" diye. Sonra arkadaşına yazacağı türkçe maili kaıda yazmış önce, ondaki hataları da düzelttik, Gürcistan'da bir ay çok üşüdüğünü de yazmış ve o sihirli cümleyi tekrar kurdu "bir ay çok üjüdümm" tam o an yüzümde bir tebessüm ve Nele'yi yeme isteği belirdi.

- Nele istediğin zaman sana türkçe konusunda yardım ederiz.
- Evet, lütfen.
- Tamam istediğin zaman söyle "ich brauche hilf".
- Tamam.
- Whenever you want.

Sonra bizim uğraşıpta almanca olduğundan dolayı beceremediğimiz City Bike olayını halletmeye koyulduk. City Bike burada her köşe başında olan bişey. Bankamatik kartınla gidip bisiklet kiralıyorsun, ilk saat beleş, 2. saat 1€, 4. saat 2€ ve 4 - 120 saat arası 4€. Denedik denedik başaramadık, sonra City Bike'ın müşteri hizmetlerini aradık, tabii ki Nele konuştu çatır çatır almancasıyla. Sonunda benim problemi çözdük ama Talha'nın kartta bir problem vardı sanırım yapamdık. Ona da Nele'nin kartıyla bisiklet aldık ve atladık bisikletlere. Çok zaman olmuş sürmeyeli, önce biraz afalladık ama sonra hemen toparladık. Tuna kanalı boyunca gezdik, baya yol katettik. Çok eğlenceliydi, zilleri çala çala gidiyoruz.



Nele durup durup gülüyor,

- Was ist lustig? Warum laughst du?
- Herşey.
- Nasıl herşey?
- Herşey işte (hala o tatlı kahkahasına devam ediyor).

Yolda giderken yarasalar gördük.

- Gördün mü?
- Neyi?
- Şunu, Tier (tier derken ellerini iki tarafa açtı, kuş gibi çırpıyor).
- Ha evet Vogel.
- Ne onun adı?
- Yarasa.
- Ney?
- Yarasa, bat.
- Yarasa, hmm.

Yol üzerinde birkaç yeri gösterip anlatmaya çalışıyordu.

- Bak burası bir klüp, burada da havuç var, a hayır havuç değil, hah havuz (kahkaha)
- Evet havuz.
- Aaa unutmuşum yaaa.

Birkaç şeyin almancasını sorduğumuzda tam grameriyle söyledikten sonra "ohaa almanca zor" diyodu. Tüm tepkileri türkçe. Telefonda bizim City Bike işini çözerken "nein" yerine "yok" diyodu, çalışan birini gördüğünde hep "kolay gelsin" diyor, tabi karşıdaki anlamıyor orası ayrı. Bişey olunca "ohaa" diyor hep. Ve sokak dilini bilmesi süper. Mesela bisiklet işini çözdükten sonra "çok teşekkürler Nele"ye karşılık olarak "ne demek" demesi çok hoşuna gidiyor insanın.

Turumuz bitti, bisikletleri yerine koyduk sonra birer yudum aysti içip ayrıldık. Sanırım tekrar aşık oldum. Bir gün Nele'ye de söyleyeceğim ama ne zaman emin değilim. Halbuki 1-2 hafta önceki partide ne kadar da niyetliydim söylemeye. Anlatmamıştım değil mi onu?

Arkadaşın doğum günü partisine gitmiştim, Nele'yi de davet ettim, 2 arkadaşıyla birlikte geldi. Parti de süperdi, yurtlarının barına tüm alet edevatları kurdular, ben de bendirimi falan kaptım gittim. Jam season yapılacaktı. Bikaç şarkıda davula geçtim, bi ara kemanlı bi amca geldi defimi kaptım, davul, keman, def üçlüsü olarak mastika çaldık. Sabaha karşı da akustiğe döndük, bendir, maraccas, şu sallanan "şıkı şıkı" ses veren yumurtamsı şeyler ve akustik gitar.

Parti süresince doğum günü olan arkadaşın arkadaşlarıyla geyik döndürdüm, sonra Nele'ler gelince onların yanına kaydım. Bi ara enstrüman değişimi var sanıp sahneye doğru gittim, meğerse canlı müziği bitirmişler. Geldiğimde Nele'nin yanında bi eleman vardı, 1-2 saat önce bizim yanımıza da yanaşmıştı, orada da sevmemiştim elemanı.

- Naber abi?
- İyi, senden.
- İyi.
- Senin arkadaşın mı?
- Evet.
- Ben yazsam bi sorun olur mu?
- Yazmasan daha iyi olur.
- Neden?
- Öyle.
- Ha sen diyosan ki ben bu kızı bu gece götürcem, cümle aleme deprem var diye anons yapıcam, eyvallah.
- O kadar basit değil.
- Ya?
- Sevdiğim, değer verdiğim bir insan.
- Belki o sevdiğin insan benimle daha mutlu olcak, değer verdiğin insanın mutlu olmasını istemez misin?
- Seninle mutlu olabileceğini sanmıyorum.
- Peki. Nerde tanıştın bunla?
- Sokakta.

Sonra elemanı ortalıklarda hiç görmedim. Açıktan tehditimi sezdi sanırım. Aba altından sopa göstermek böyle bişey olsa gerek, nasıl ben onun kafasında şişe kırmadım merak ediyorum. Fazla sakin, pasifist adamım.

Bir süre muhabbetten sonra langırt oynamaya geçtik. Onun iki arkadaşı Nele ve ben. Nele ile aynı takımdaydık, yenildik ya. Arkadaşları çok tatlıydı, çok konuşamadım ama hakkaten canayakınlardı. Bi kız bi erkek. Erkek olan sevimli bi eleman, bi ara onla aynı takıma geçtik, baya eğlendik.

Langırt olayı bittikten sonra koltuklara geçtik, yayıla yayıla oturduk, biraya devam. "Keşke kafa olsam da açılsam Nele'ye" diye düşündükçe heyecandan ayılıyorum. Alkolü hızlı hızlı tüketip, hemen bi sonrakine geçiyorum ama nafile.

Bunlar 4 gibi ayrılacaklardı, diğer arkadaşlarıyla da vedalaştık tekrar, hakkaten şeker gibi insanlar, sanırım ev arkadaşları onlar, bi ara Nele'nin evini ziyaret etmeli, 1-2 şişe şarapla. Neyse Bunlar çıkarlarken doğum günü olan arkadaş da langırt oynuyordu, Nele bunu sırtına vurdu "iyi doğum günlerii" dedi, el salladı ve gitti. Ben de yine ayrılmanın verdiği hazin duyguyla diğer arkadaşlarımın yanına döndüm.


5 Comments

yahepyahic dedi ki...

yahepyahic bu yazıyı da sevdi :) güzel zaman geçirmişsiniz :) City bike için tavsiye : arkadaşının kartı o makinelerle uyumsuz olabilir. Bizim başımıza gelmişti. Arkadaş bankaya gitti söyledi yeni kart gönderdiler. Yalnız kartın bozulursa yada yenisine ihtiyaç duyarsan sadece ikinci yenilenen kart beleş, iş üçüncüye gelince 12-13 euro mu ne para alıyorlar :S Benim başıma geldi biliyorum :) Az param kalmadı o austria bank'ta :D rahat bir 70 euro bırakmışımdır kendilerine :S
Birde sen böyle anlatırken ben de orda yeniden geziyormuş gibi hissediyorum, özlemişim çok :S Havalar güzel olursa atlayın city bike'ın o geri dönmeyen güzelim pedallı ( :D ) bisikletlerine prater'e gidin. Orda ki büyük parkta atın kendinizi çimlere. Aşağıda bir de ufak göl var onun orda çimlere yayılmak çok keyifli oluyor :)

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Teşekkürler ^_^

Kart olayını arkadaş bankaya gitti ve sanırım gerçekten yeni kart verecekler.

Bi de o praterin oradaki parka kışın çok gitmiştik, havalar biraz düzgünken de gittik ama bu ara hiç gitmedik.

Bugün 1 Mayıs, Prater'de şenlik var, belki akşam üstü uğrarız parka :)

yahepyahic dedi ki...

evet ya 1 mayıs mı 1 haziran mı tam hatırlamıyorum ama tekrar eğlenceye açıldığında şenlik oluyordu orda :) ah ah orda olmak vardı şimdi :( bende kışın hiç gitmedim o parka, yazın gitmiştim :) herhalde yazın ki halini en güzelidir :D O kar ve soğukta kışın dışarı çıkmak bile zor geliyordu ki prater'e gitmek hiç aklımdan geçmemişti yani :D

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Ya bu sıralar herşey başlıyor işte. Mayıs sonu, haziran başı Donau Fest başlıyor. Orası da güzel olacak gibi, bi de 2. el ucuz bi bisiklet denk getirdikten sonra buralar daha bir şenlenecek. Ya bir de buradan yazışıp durmaktansa bearslan-ug@hotmail.com ya msne ekle ya d amail at, engin tecrübelerinizden yararlanmak isteriz ^_^

yahepyahic dedi ki...

Donaufest de süper oluyor sürekli gruplar çalıyor bikaç gün. Bir sürü sahne oluyor her birinde bir grup çıkıyor :) Ben russkaja'yı tekrar dinlemek istiyorum birde Kissogram'ı tavsiye ederim bak ikisini de :)
Bu arada ekledim seni msn de ;)

Blogger tarafından desteklenmektedir.