"Poooff" diye uyandığım bir sabahtı yine. Şu uyku problemimi çözemedim hala. Yine de haftasonuna gireceğimi bilmek ve dışarıda yağmurun dinmiş olmasını farketmek uyuşukluğu üzerimden atmama yardımcı oldu.

Ekmeğimin bitmiş olması sebebiyle kahvaltıyı es geçtik bugün de. Elime yarım kalan aystimi alıp bir de sigara sararak çıktım odamdan. "Gönül muhabbet ister, sigara bahane" diyerek erkenden kurs kapısına dayandım. Bir süre oyalandıktan sonra Manhatten' ın Alaska nüfus yoğunluğuna sahip hali gibi olduğunu farkettim kursumun. Aradım "Büdü"mü,
- Hacı nerdesin, sigara içmeye gelmiştim yanına. Dersin bitmedi mi?
- Hacı cumaları erken bitiyor kurs, ben de eve geldim.
- Hadi ya. Neyse bugün hava güzel, dolaşalım dışarıda.
- Tamam çıkışına gelirim.

İlk saatte Frau Seifert bir önceki gün olduğumuz deneme sınavının cevaplarını dağıttı herkese. En birinci ben olmuşum, herkesi ben yenmişim, 10 puan bana! Şaka maka 1 almışım (burada en yüksek not 1, en düşük 5) ve sınıfın en yüksek notu bende. Bu kadar böbürlenmeye de hakkım olsun değil mi?

Hazır böyle bir gazı arkama almış ve havanın güzelliğine kendimi kaptırmışken tıpış tıpış eve dönmek olmazdı kurs çıkışı. İstikamet şehir meydanı! Bir süre banklarda Filiz ile beraber pinekledikten sonra Talha efendi ufukta göründü. Talha'nın da
aramıza katılmasıyla kadromuzu tamamladık ve asli görevimizi yerine getirmek üzere ayağa kalktık. Volta atmak! Evet asli görevimiz budur. 4-5 gündür hava muhalefeti sebebiyle gelememiştik şehir meydanına, sılaya dönmüş gibiydik. Opera söyleyen
kör teyze oradaydı, kafasız adam, dakkada spreylerle resim yapan adam, deliler... Herşey yerli yerinde. Ne güzel.

Volta atmaktan sıkılıp tam banklardan birine oturma eğilimindeydik ki hıristiyan misyoner abiler Filiz ve Talha'yı yakaladı, ben de istifimi bozmadan yürümeye devam ettim. İlerde güzel bir tını geliyordu, biraz uzaktan onları kesmeye başladım.
Şarkıyı söyleyen kız gözümün içine baka baka gülümsüyordu, ne sıcak bir duygu. Bizimkiler de misyonerlerin elinden kurtulunca beraber izlemeye devam ettik.
- Bozukluğunuz var mı lan?
- Neden?
- Şunlara vericem.
- Dur var bende.
- 40 sent var, yeter ya.

3 şarkı falan dinledikten sonra Talha'nın "gidelim" lafına karşılık, "hacı cajon boşta duruyo, ben bi sorucam çalayım mı? diye" cevap vermemin ardından 3-5 dakka geçmişti ki şarkıları bitti yanaştım,
- May I join you with cajon? (cajonla size katılabilir miyim?)
- Can you play? (Çalabilir misin?)
- Yes, I can. (Evet, çalarım)
- Oo great, yes please (Oo mükemmel, buyur lütfen)
- What's your name? (Adın ne?)
- Bilal.
- Where are you from? Turkey? (Nerden? Türkiye?)
- Ja.
- Applaus für die Spezial Gast, Bilaalll (Özel konuğumuz için bir alkış)
Hakkaten de millet alkışladı falan bi utandım, kızardım. Sonra bunların başında dönüp duran deli geldi yanıma, elini uzattı;
- Du musst sehr gut spielen! (Çok iyi çalmalısın!)
- Ja ich hoffe! (Evet, umarım!)
İkimiz de hafif bağırarak yaptık bu diyaloğu sonra el sıkıştık ama gitar çalan eleman baya güldü bu diyaloğumuza.



Ha bu da vidyosu:


Sonra "one, two, three, four" diyerek şarkıya başladı, başlarda biraz afallasam da sonradan kıvırdım olayı. Son şarkılarıydı, sonra teşekkür edip ayrıldım. Neden telefonlarını ya da irtibat kurabileceğim herhangi başka bir bilgilerini almadım bilmiyorum. Heyecanlandım kardeşim. Ama sıçmamışım. Sonradan Filiz'in çektiği videoya baktım gayet düzgün düzgün, efendi efendi çalmışım. Bir daha görürsem yine yanaşıcam, bu sefer daha erken ve irtibat kurabileceğim bilgilerini de alacağım (telefon numarası, mail adresi, feysbuk bilmem nesi vs)

Güzel gündü, güzel haberler, güzel etkinlikler falan filan.

Hava güneşli olunca daha bir farkına varıyor insan; Hayat güzelmiş!

* Bu arada o yabancı dilde diyalogları "siz anlamazsınız ingilizceden, almancadan o yüzden açıklaya açıklaya yazdım" demek için değil, olur da o dillerle ilgisi olmayan arkadaşlar okur diye öyle yazdım, yanlış anlaşılma olmasın. Hem anam da okuyo lan
bunları! Kadın ne anlasın yabancı dilden!


2 Comments

Adsız dedi ki...

çok güsel yaa...bunu görünce beni zorla ritim kursuna götürdüğün günleri hatırladım... keşke devam etseydim...hep böyle kal canım arkadaşım.seni çok özledim...

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Zuhaaal gurban olurum ben de özledim ve ayrıca tabii ki devam etseydin, gelmiyosun diye azarlamaktan bi hal olmuştum :) Ayrıca Musa Arslanlı hocama buradan bi kez daha minnetlerimi yolluyorum.

Blogger tarafından desteklenmektedir.