Son msn konuşmamız bir word dosyasında kayıtlı halde duruyor, başucu kitabı gibi. Üzerine neredeyse hiç kafa yormadım. Konuştuk ve mevzu öylece kapandı. 6 yılın aşkını zaten o konuşmadan yaklaşık 1 yıl önce bitirmiştim ama yine de haklıydın, kırıntıları kalmıştı, konuşmamız o kırıntıları süpürdü, bitti.
Hatırlıyorum da çok üzülmüştüm ben o satırları okurken, içim parçalanmıştı resmen. Sonra o keder öfkeye ve nefrete dönüşüyordu ki durumu tekrar gözden geçirdim. Hiçbir şey anlamadım tabii ki yine. Taa ki aynı hatayı tekrarlamaya başlayana kadar. Gönlümü tekrar amaçsızca birisine kaptırana kadar. Aynı hataları tekrar tekrar yapmaya başlamıştım. Yine göz yumdum, yine fazla değer verdim, yine kendimi önemsemeyi/düşünmeyi unuttum. Sonra şu sözlerin aklıma geldi;
"seni kovalamak istemedim çünkü çıkarım vardı
" etraftaki insanlarla benden daha çok vakit geçirdin
İşte bu huyunu da onda gördüm. Biz lazım olduğumuz sürece oradaydık. Bunun da farkına varmam vakit aldı ancak vardıktan sonra da ona göre davranmaya başladım.
Son bir şey daha vardı;
Bunu da daha sık yapıyorum artık. Haksız olmanı dilerdim bu konuda ama evet haklısın. İnsanlara değer verdikçe kendini nimetten sayıyorlar, hatalarını görmezden geldikçe onları tekrarlıyorlar ve hoşgörünü kötüye kullanıyorlar. Kaldı ki sen onlara çıkıştıkça, tersledikçe, bokmuş gibi davrandıkça sana duydukları saygı katlanıyor. Sebebini hiç anlamış değilim. Her ne kadar insanları ezmenin hala yanlış olduğunu düşünsem de hoşgörü dozunu düşürmekte fayda var. En azından hakettiğin saygıyı görene kadar.
Sana öfkelendim sanıyordum ama ben sana hiç öfkelenmemişim Şebnem. Ben oldum olası kendime kızmışım, affetmemişim. Artık affettim kendimi. Varlığın da yokluğun da bir şeyler katıyor. Arkadaş mıyız hala?
Yorum Gönder