Nasıl bi gündü ya dün. Sinan’la buluşmadan 1 saat falan evvel gittim 1. Viyana’ya. Stephansplatz. Süpermiş. Diyecek başka bişey bulamadım. Binaların hemen hepsi tarihi, çok büyük bir meydan. Zaten metrodan bi çıkıyorsun seni direkt devasa bi katedral gibi bişey karşılıyor. Stephan Dom sanırım orası. Neyse makina alınca çekerim fotolarını. Meydanda büssürü Mısır’lı. Bağırıp çağırıyorlar, bişeyi kutladıkları kesin. Neyse ben de Sinan gelene kadar dolandım meydanda. Hakkaten süper ya, kliseler, tiyatrolar, opera binası, tarihi yapılar falan. İlk izlenim biraz İstiklal caddesi gibi ama daha geniş ve tek hat üzerinde değil, meydan şeklinde. Mozart’la ilgili büssürü dükkan var ama Mozart müzesi gözüme çarpmadı.
Ulaşım olayı çok başarılı. Bir tane görevli yok metrolarda. Bileti otomattan alıyosun sonra atıyosun cebine bileti sürekli bin, dolaş. Hiç bir yere kart okutmuyorsun, turnike yok, aşağıda görevli, güvenlik, temizlikçi falan hiç kimse yok. Yani kaçak binsen binersin ama yakalanırsan paşa paşa 70 € ödersin. Beklemediğin bi anda senden biletini göstermeni istiyorlarmış. Ben otomattan 14€’ya haftalık bilet aldım, 1 hafta boyunca her taşıta binebiliyorum.
Sinan geldi. Cana yakın eleman, konuşkan da aynı zamanda. Önce bişeyler atıştıralım diye Mc Donalds’a gittik. Big Mac normal seçim menü 5.99€ uygun bile sayılır Türkiye’ye kıyasla. Sonra bu bikaç arkadaşıyla konuştu, gidelim mi dedi, biz de kalktık. Önce U6’nın U3’le kesiştiği metro durağında indik, ordan yokuş yukarı epeyce yürüdük. Bi yurda vardık ama ömrümde gördüğüm en ilginç yurt.
Bir takım kapılardan geçtikten sonra arkadaşının olduğu yere vardık. Tek kişilik odalar, mutfak ve tuvalet ortak, banyo içeride. Bunlar mutfağın oraya çöreklenmişler geniş bir masa var. 3 kişilerdi, bizle beraber 5 oldu. Orada oturduk baya, muhabbet falan. Neyse arkadaşı uyucakmış, 11 gibi bizi postaladı. Arkadaşı bizi postalayınca biz de öğrenci barına geçtik. Olm yurtta bar var, içeride. Griyorsun neonlar falan sonra karşına Amerikan filmlerinden tanıdığın bar ortamı geliyor. Bilardo, langırt, tahtadan bir bar, masalar, sigara dumanları, dartlar falan. İşleten Türk’müş. Önce langırt oynadık, ben hala tripteyim. Neyse adamlar poker açıcakmış, bize de sordular oynar mısınız falan, Sinan’la ben yok dedik. Sonra oturduk bi masada bunlar pişti falan oynadılar benim de midem bulandı sanırım yediğim Mc Donalds ağır geldi, çıktım tuvalet aradım bulamadım. Arada bir yere apartmanın arasınra bi yere kustum, önce tutmak için ellerimi açtım, niye yaptıysam, hepsini elime kustum, Sinan’ı aradım geldi aldı saolsun tuvalete gittik, paklandım. Sonra biraz daha oturup kalktık, atladık metroya. Sinan ilerde biyerde aktarma yaptı ben devam ettim. Sonra yurda geldim nihayet, kusmuklu şeylerimi çıkardım, bizimkilerle konuştum onlar da Sinan’ı sorup duruyorlardı çünkü. Neyse zor zahmet attım kendimi yatağa.


Blogger tarafından desteklenmektedir.