Gece tuvalete kalkınca Ali efendinin tafrasını çekmek zorunda kaldım. “Hocam ışığı kapıyı kapatınca aç, ışık olunca uykum kaçıyor!”. Paşa çocuğu. Sabahta sigara yakınca, bi tafra daha ama adam direkt unutuyor. Ters adam ya, neyse. Yine sabahın köründe kalkıp buluşacağımız metro istasyonuna gittim.
Celil benden 5 dk sonra geldi,
- Naber hacı?
- İyidir ya, gelmedi Mehmet.
- Boşver hacı, biz gidek.
- Bekleyelim lan.
- Gerek yok ya biz hallederiz kendimiz.
- İyi peki.
- Yolu biliyorrsun değil mi?
- Evet evet.
Çıktık başladık yürümeye, ışıklarda bi ergene rasladık,
- Siz de mi VWU kaydına gidiyorsunuz?
- Evet, sende mi?
- Evet ya Mehmet gelmedi.
- Boşver biz hallederiz, biz de o tarafa gidiyoruz.
Vardık kursumuza, yolda bizim ergenin şikayetlerini dinledik, oda arkadaşından memnun değilmiş falan. Kim memnun ki? Çıktık yukarı, ilk numaralar bizim olduğundan içeri girince kıza sorduk, o da bizden okul kabullerimizi aldı, fotokopi falan çekti. İçerde bi eleman varmış, o çıksın sen giricen dedi, bekledim eleman çıktı ben daldım.Girmeden telefonu Celil’lere bıraktım Mehmet’i arasınlar diye. Neyse uzattım belgeleri, adam aldı yazdı ismimi falan sonra picliğine Almanca adımı sordu, söyledim, nerden geliyosun falan dedi yine Almanca onu da cevapladım. Telefonumu sordu “just a minute” deyip çıktım telefonumu aldım geldim, numaramı tane tane almanca söyledim adama, baktı, gülümsedi “danke schön”. “Ne demek abi, lafı olmaz”. Hallettik kayıt işini. Sıra Celil’deydi o sırada Mehmet geldi, kuyruğunda bikaç kişiyle. Neyse herkes işini halledince,
- Napalım?
- Cameye gidek, Cuma bugün.
- Gelmicem ben.
- Hacı gel ya, sevaba girek.
- Yav sen git gir.
- Sen de gel ya, bak seni Türk camesine götürcem, Arap camesine gitmicez.
- Yok gelmicem ben.
- Tamam o zaman hacı.
- Bi şirkete gidelim de ben yurt sözleşmesi yapayım.
- Ha bi de öğrenci belgesi çıkarak.
Atladık yine sevgili metrocuğumuza (metro olmasa napıcaz bilmem) şirkete gittik, kapı duvar. Dedik o sırada kontör alalım. Telefoncuya gittik, hacı abiyle baya muhabbet ettik, sonra çıkışta tabak vardı ordan da tütün, filtre ve kağıt aldık. Tütün vanilyalı, demin sardım elim yapış yapış oldu, neyse. Celil dayanamadı bi apartmanın önüne çöktü, 2 tane sardık, yaktık şirkete doğru yürümeye başladık. Mehmet gelmiş. Öğrenci belgesi işlerini falan hallettik sonra çıktık bizim dönerciye gittik (allaam Celil’le hep döner yiyoruz, yeter ya) amcayla yine muhabbet, bugün bi de çırağı vardı, eleman bomba. Neyse yedikten sonra Celil tekrar cumaya gitmek için ısrar etti yok dedim, o camiye ben Boku’ya. Boku’da öğrenci adım ve şifremle kablosuz nete bağlanabildim. Nasıl mutlu oldum anlatamam. 4’e kadar falan netten alıştırma çözdüm, yazdığım bir kısım günceyi bloga geçirdim. Celil’i aradım, kaç saat oldu gelmedi, onla da metroda buluştuk tekrar. Cuma’ya Arap camisine gitmişler saat 2’de kılındığı için. Araplar farklı kılıyorlarmış namazı, anlattı güldük baya sonra Üniwien’e gittik çalışmaya. 21:30’a kadar (kütüphane kapanana kadar) orada çalıştık. Bu gidişle kursa başlamadan Almancayı sökücem. Ordan da yurtlarımıza ayrıldık. Gelirken bi yarımlık kola. Metroda yine bilet kontrol vardı. Ali 9 ayda sadece bir kez kontrol edilmiş, ben geleli 2 hafta oldu bu 4. . Neyse zaten kaçak binmiyorum, sorun yok, gösterdik babalar gibi kartımızı.
Saat şu an 03:25. Bu saate kadar Ali’yle muhabbet ettik. Adamla ortak nokta bulduk, o da ben de çok şaşırdık. Kargo’nun “Yalnızlık Mevsimi” albümüne taparmış, MŞŞ’ye falan da. Bu saate kadar müzikten konuştuk ama Kargo’dan başka pek ortak nokta bulamadık. Bi kaç pek bilinmeyen grubu ikimiz de bilince ikimiz de birbirimize şaşırdık. Öyle işte, ama eleman harbi faşist, Sıhhıye’deki ülkü ocaklarına takılıyormuş, arada DTCF’yi basmalar falan. Şu an bi sorunum yok, hatta MŞŞ’yi sevmesi ziyadesiyle memnun etti beni ama yine de ömür geçmez bu çocukla. Ben de yatayım artık, yarın Celil arıcak, ders çalışcaz yine. Pff bi insan bu kadar ders çalışır mı ya? Proje yaparken bile bu kadar ders çalışmadım ben. Hadi iyi geceler.
Gute Nach!


Blogger tarafından desteklenmektedir.