Check-in’e son 50 dk.
Ankara – Antalya arasını 7 saatte katedince buradaki bekleyiş daha bi çekilmez oluyor. 19:30’da havaalanındaydım. Girmeden son bir sigara daha. Beklemekten grçekten sıkıldım ama sıkıldığımı farkedecek pek vaktim olmadı. Sağolsun Dilek, Çağla, Gizem, Esra, babam, annem, birader, Sümer, Kençal, Zuhal hepsi sırayla aradı. Hatta Gizem, Çağla, Dilek ve ailedekiler 3-5 kez. Kızılcığım... Gelmedi. Geleceğim demişti halbuki. Gizem’de öyle ama Kızılcığımı dah abi bekledim açıkçası. Gizem’le bir önceki gün görüşmüştük.
- Emree ben seni uğurlamaya gelecektim, gelemedim. Sıkı sıkı sarılcaktım sana.
- Niye gelmedin?
- Ya gece evde değildim, sabahta gelemedim, kontörüm yoktu arayamadım.
- Hayırdır nerelerdeydin?
- Boşver ya.
- Neyse önemli değil zaten ya (aslında önemli. Ben de sana son kez doya doya sarılmak istemiştim).
Hiç bişey hissetmedim yol boyu. Sadece AŞTİ’den çıkana kadar gözlerim kızılcığımı aradı.
Son 40 dk.
Niye böyle oldu? Niye en çekindiğim şeylerden biri başıma geliyor? Aklımda hala “Naci en Alamo”. Nerdeydi acaba dün gece? Ayşenur’larda? Leyla’larda? Msn’de “sıkıntı var içimde” demişti. Sebebi ben miyim acaba? Kafası benimki gibi karışık mı ki?
Son 35 dk.
Sigara içmek için tekrar tekrar iksreyden geçmeyi göze alarak dışarı çıktım. Her seferinde bavulu, çantayı yüklenip, içeri girerken tekrar soyunuyordum. Değdi mi? Değdi. Havaalanına girerken nelerin çıkarılıp, nelerin ötmediğini falan iyice öğrendim. Bekleme kısmı da çok sıkıcı. Hiç taş gibi kız falan görmedim. Sezon değil ya ondan heralde.
Son 30 dk.
Herşey bi tarafa şu an kafamda sadece bagaj haddini aşmamak var. Yanımda doğru düzgün para yok, olan parayı da bavula vermeyeyim. Nolcak ya? Kaç kilo fazla gelebilir ki? Bilgisayarı da nete bağlayamadım zaten. Girebilseydim keşke nete.
Önümden kemeri elinde adamlar geçiyor. Bende de vardı kemer ama ötmedi bile. O değil de şimdi asıl denetim uçağa girerken olcak. Ayakkabıya kadar bakacaklar. Yaklaşık 14 saattir ayakkabıyı çıkartmadım. O kadar da yol geldim. Hala ısrarcılarsa çıkartsınlar ayakkabıyı. “ Yoldan geldik abi, koku yanıltmasın”.
Son 25 dk.
Uyku bastırdı lan! Otobüste de doğru düzgün uyumadım. Durdun durdun da şimdi mi bastırıyorsun? İlk geldiğimde uyusam babalar gibi 5 saat falan sızardım temiz temiz.
Hadi diyelim bagajdan ekstra almadılar, bu vizede ben apayrı insanım, kıllık yaparlar mı?
- Hoop birader bu sen değilsin!
- Ekmek musaf çarpsın benim abi.
Son 20 dk.
Arkamda hacı abi süper teknolojik, yandan anten, çıkıp TV izlenen Çin malı telefonunu açtı TV keyfi yapıyor. Milletin de beyninin ırzına geçti tabii. Kıs lan sesini, uyuyanlar var! Bi de kalp gözü, 5. Boyut benzeri bi STV programı açtı. Yok haır dikizlemiyorum, duyduklarımdan çıkardım bunu.
Uykuuu. Viyana’ya varınca çok işim var. Önce evi arıcam geldim diye. Bavulu alıcam, free shoptan belki tütün alcam (para kalırsa), beni karşılıcak elemanı bulcam, banka bulcam, para çekicem (umarım Türkçe ya da İngilizce biliyolardır. İh möhte yuro, ih habe ekaunt in das bank, ih hayse Bilo diye yarım yamalak cümleler kurmak istemiyorum).
Son 10 dk.
Yeter ya kaldırıyorum defteri, sonra belki bloga girerim bunları.
* Abi bokunuzu yiyim fazla para almayın lan bagaj haddinden. Temizinden en fazla 50 kaat işler TL ama...


Blogger tarafından desteklenmektedir.