Osman abi araba getirdi atladık önce bankaya gittik. Benim şu vize almak için bloke ettiğim parayı aldık. Sonra yurda doğru çıktık yola. Yol boyu “abi şu ne? Abi bu ne?” gibilerinden sorularla bikaç merakımı giderdim. Mesela şehrin ortasından kanal geçiyor, Tuna taşmasın diye şehirden geçen kısmın bi kısmını bölmüşler kanalla. Güzel fikir. Hem şehre görsellik katmış hem de taşkınları önlemiş.
Yol boyu tepende her yer kablo. Bu kadar karışık olamaz ya. Tramvayın, ışıkların, tafik lambalarının falan tüm kabloları tepende sarkıyor. Şehir 2 milyonluk ama metro ağı 13 milyonluk İstanbul’da bile yok. 6 hat metro var onun haricinde tramvay ve otobüsler. Hatta sabaha kadar yarım saatte bir otobüsler de varmış. Ulaşım olayını tuttum. Hele ulaşıma verilen para olayını daha bir tuttum. 3 günlük bilet 9€ haftalık bilet 14€ aylık bilet 46€ bi de okula başlayınca dönemlik (4 ay) alabiliyormuşsun o da 128€. Yani sen haftalık ya da 3 günlük bilet alınca “bak birader bununla yalnız 3 kere 5 kere binebilirsin” diye bişey demiyorlarmış. Hem tramvayda hem metroda hem de otobüslerde geçerliymiş.
Yurdumuza vardık. Kabelwerk. Biraz şehrin dışına doğru ama hiç şehir dışı havası vermiyor. Gayette işlek bi yer. Yurdun hemen alt kısmından U6 geçiyor, metro hatlarındna biri yani. Tamam bu kadar da artistliğimiz olsun yani. Yurtta epeyce Türk varmış. Bizzat karşılaşmadım ama duvarlarda “tüm fenerlileri sikiim, bunu yazan tosun...” falan görünce anladım. Elime bi anahtar verdiler, hem odamın kapısını, hem dış giriş kapısını hem de çöp odasının kapısını açıyormuş. Ne ilginç lan maymuncuk gibi, sanki denesem diğer odaları da açacakmış gibi geldi. Oda arkadaşım Türk. Adı Ali. Ankara’lıymış hem de, Keçiören’den. İlk girdiğimde içeriyi bok götürüyordu. Osman abi kulağını çekince hemen temizlemeye başladı. Eleman soğuk bildiğin, hiç muhabbet etmiyor. Bikaç kez “naber abi?” ile başlayan muhabbetimiz 5 dkyı geçmeden bitiyor. Başka arkadaşlarının odasına falan gidiyor. Lan çağırsana beni de. Neyse zaten 1 yıldır burdaymış ve Almanca’nın %20’sini falan anca çözmüş. Büyük yetenek(!) Acaba ben mi fazla güveniyorum kendime onu ileride anlayacağız.
Telefona cuma günü kontör yüklediğimden haftasonu yurt dışındaki sabit hatlarla 100 dk konuşma hakkım varmış. Ben de hem onu düşünerek hem de çok yorgun olduğumdan eşyalarımı yerleştirdikten sonra uyudum. Akşam bizimkiler aradı “oğlum neden telefonunu haber vermiyon?” diye. Anlattım işte yarın ararım falan demiştim diye. Uyudum. Resmen ölmüş gibiydim 12 saatten fazla uyudum. Ertesi gün kalktım annemin yaptığı kurabiyelerden atıştırdım biraz. Oturdum biraz yazı yazdım, kitap okudum, Almanca baktım, dedim sonra bi dışarı çıkıp keşif yapayım. Çıktım. Tabii biraz çekinerek. Sonuçta dillerini bile bilmediğim bi yerdeyim. Ardından “korkunun ecele faydası yok diyerek attım kendimi Viyana sokaklarına. Araç yolu kadar yürüyüş ve bisiklet yolu var. Herkes köpeğini falan gezdiriyor. Ulan bizim insanlar daha medeni, köpeklerinin boklarını poşete alıp çöpe döküyorlar. Burda sıçtığı yerde kalıyor bok. Ayrıca yere, bizden daha fazla tükürüyorlar. Yürüyüş yolu boyunca gittim. Caddelerin birleştiği bi yere geldim. Işıkları falan bekleyerek devam ettim yürümeye. İleride işlek bir cadde var. Mc Donalds falan gördüm, heralde orası buranın çarşı kısmı falan. Neyse farklı güzergahlardan geriye doğru yürümeye başladım. Giderken gözüme kestirdiğim bir markete girdim. Biraz heyecanlıydı çünkü herkesin Almanca konuştuğu bir market. Neyse 500 gr dilim dilim kaşar, 2 tane yeşil elma (kendin tartıyosun, elmanın olduğu rafta kocaman 2 yazıyor, tartıda 2’ye basarak alıyorsun o yapışan etiketi), kola, litrelik soda (su yok memlekette, meğerse çeşmelerden içiliyormuş), ekmek, kağıt mendil aldım. 7.74€. Kasiyer kadın tüm aldıklarımı geçirmedi kasadan, diğerleri arkada kalmış,
- Diiz ar olso mayn!
- Ekstra?
- No! Dis, dis, dis end dis ar mayn, no ekstra.
- Okey, danke şön
- Bite şön
İçimdeki tedirginlikten eser kalmadı. Geldim tekrar yurda. 1 saat kadar oyalanmışım dışarılarda. Annemi aradım yarım saat kadar lafladık. “Sanki kızların evine gitmişsin de birazdan ya da yarın geri dönecekmişsin gibi geliyor” dedi, ah anam, keşke. Özlemiyorum lan daha hiç kimseyi. Biraz tedirgin bir şekilde geçiyor sadece günlerim. Tamam arada bana da “lan Gizem’i arayayım da gelsin Kızılaya, sıkıldım mına koyim” oluyor ama alışcaz, göze alarak geldim.
Sinan’a mesaj çektim. Hani şu netten tanıştığım arkadaşa. Cevap atmadı. Önceki gün doğum günüydü, tahmin ettim anca ayıldığını. Türkiye’deki herkesi çaldırdım, numaramı öğrensinler diye. Kimsenin ev telefonunu bilmiyorum, aramak geliyor içimden ama nafile. Sanırım birazdan bikaç arkadaşı cepten ararım. Akşam Sinan aradı.
- Hacım naber ya?
- İyidir.
- Ya kusura kalma dün doğum günümdü anca ayılıyorum falan.
- Tahmin ettim ya.
- Ee hoşgeldin, napıyosun nerdesin şimdi?
- Yurttayım ya Kabelwerk ama kaçıncı Viyana bilmiyorum.
- Tamam yarın işim 20:30 gibi bitiyor, haberleşiriz tekrar.
- Olur valla, süper olur.
Baya moral oldu. Yalnız olmadığımı anladım. Saat şu an 15:48 birazdan bilgisayarı şarja takıcam, tütün falan sarcam, o sıra şarj olsun. Sonra 2-3 saate yurttan çıkarım, kaçlık bilet alayım diye sorarım ona göre giderim merkeze. Hava da kararmış olcak ama olsun bi dolaşırım. Sonra zaten Sinan gelir. Oh ya beklediğim buydu zaten, beni gezdirecek, yol yordam gösterecek birisi.
Dedim ya oda arkadaşı hiç konuşmuyor diye. Bikaç yol yordam nedir diye sordum. Yemek olayını ayrı ayrı halledecekmişiz. İyi napalım. Üst katımızda çamaşırhane varmış 73 cente yıkama kurutma. 7. katta havuz ve sauna varmış ama Türklere kapalıymış. Türk olmaktan o an utandım. Daha önce taşkınlık falan yapmışlar bunlar da kapatmış Türklere orayı. Oda cayır cayır, eleman üşüyor diye sonuna kadar açmış kaloriferi. Stüdyo daire gibi. Yatak yerine geniş kanepeler var. Bizimki dandik olanmış, diğer odalarda bildiğin yatak düzeni varmış, sorun değil rahat sonuçta. Odada tuvalet ve duş var, su hemen ısınıyor, güzel. Mutfağımız var, buzdolabı ve ocak ve tezgah falan. Bir sürü dolap ve 2 kişilik yemek masası. Şimdilik bu kadar, yaşadıkça daha da yazarım.
Blogger tarafından desteklenmektedir.
Yorum Gönder