Ortada kutlanacak, sağa sola para saçacak, pahalı hediyeler almayı gerektirecek bir durum yok. İnsanlar, kendinize gelin! Çılgınlar gibi dağıtacak bir durum da yok. Çaresiz gibi 01.01.2013 - 00:00'ı umutla beklemeniz de anlamsız. Yeni bir başlangıç? Pehh, isteseydiniz o başlangıcı dün de yapabilirdiniz, geçen hafta da. Yeni yıl size altın tepside bir şeyler sunmayacak, hayatınızı birden bire değiştirmeyecek. Bu kadar aciz misiniz? Tüm...
dahası...


İki gün önce size "n'aber?" diye sormuştum. Bana böle bir soru sorulduğunda "normal" diye yanıtlıyorum. Normal, çünkü anlatmaya değer hiç bir şeyim yok. Kötüye giden bir şeyim yok, iyiye giden de. Her şey normal. Gelelim aslında o soruyu neden sorduğuma. Farkında mısın bilmiyorum ama hiçbirimiz birbirimizin hatrını içten sormuyoruz. Zorunluluk gibi soruyoruz sadece "nasılsın?" diye. Dolayısıyla yanıt da "iyi" sadece geçiştirilmek...
dahası...


Nasılsınız? Hayır, ciddi anlamda nasılsınız? Nasıl hissediyorsunuz? Keyfiniz nasıl?  Size en son kim gerçekten hatrınızı sordu? Ben soruyorum. Gerçekten nasılsınız? "İyidir" deyip geçiştirmeyin, çok basit olan bu soruya ilk kez düşünerek cevap verin. Buraya cevap vermeseniz bile kendinize verin. Sadece bir anlığına durup, başka hiçbir şey düşünmeden bunu bir düşünün.   Kendinize sorun. "Nasılı...
dahası...


Yazıma öncelikle özür dileyerek başlıyorum. Çekiliş biteli iki gün oldu ancak ben internet dışındaki yaşamımdan dolayı sonucu buraya yazamadım, bağışlayın. Öncelikle kazananı açıklayayım; Cessie! Sevgili Cessie, adresini yufkayureklikelgobekli@gmail.com adresine yollarsan en kısa zamanda kitabını kargoya vereceğim, güle güle oku, bakarsın...
dahası...


Ben daha vidyoyu henüz izledim ve sonunda sosyal medyada dönen geyiği anlayabildim. Özetle vidyoda kadının teki gelip Okan Bayülgen sigara içtiği için uyarıyor, rahatsız olduğunu beyan ediyor, Okan Bayülgen de onu faşistlikle itham ediyor, yetmeyip birkaç farklı hakaretle de destekliyor. Eğer izlemeye üşenirseniz olay bundan ibaret. Yuğtup yorumlarında da insanların ortak bir paydada buluşamadıkları ortada. Olayı türban meselesine...
dahası...


Anlaşıldı, saygıdeğer blogçuların ilgisini başka bir şekilde çekemeyeceğim, ben de çekiliş yapmaya karar verdim. Zaten çekiliş dediğin bloga ya da başka bir şeye dikkat çekmek için yapılmaz mı? Neyse. Çekilişin sonunda kazanana John C. Parkin'in S*ktir Et kitabını göndereceğim. Son katılım 24.12.12 Şimdi şartlarımı sıralıyorum; 1- Şu...
dahası...


Müzik mi yapsak blog ahalisi? Blogçular toplanıp herbir şeyi yapıyorlar da neden müzik yapamasınlar? Tabi ilgili herkesi bir araya toplamak zor olur ancak ne bileyim şey olabilir mesela herkes ilgilendiği enstrümanla belirli bir şarkıyı çalar mesela, kaydeder. Sonra bu kayıtların hepsi ortak bir havuzda toplanır, profesyonel olmayan bir derleme/miksleme aşamasından sonra ortaya çok güzel bir şey çıkabilir. Maksat ortaya çok profesyonel...
dahası...


- Merhabalar. - Merhaba. - Size birkaç sorum olacaktı. - Tabii ki, buyrun. - Mesleğiniz nedir? - Meslek derken? - Yani ne iş ile iştigalsiniz? Profesyonel olarak yaptığınız şey nedir? - Ha o mu? Ben severim. - ... - ... - Severim derken? - Profesyonel olarak severim. Mesafeler boyunca, yıllar boyunca, umutlar boyunca severim. - O..oldu,...
dahası...


Vikipedi açıklaması: Teremin ilk elektronik ve çalarken temas gerekmeyen müzik aletidir. İsmini mucidi olan rus Profesör Leon Theremin den alır, 1928 de mucidi tarafından patenti de alınmıştır. Orijinal adı Termenvox veya Aetherphone dur, daha sonra ingilizceleşerek zamanla Theremin adını almıştır. Kontrolü iki metal anten arasında sağlanır,...
dahası...


        İspanya'da Universitat Pompeu Fabra'da icat edilmiş. Yuvarlak, dokunmatik bir masa üzerine koyduğunuz tangibles denen o kare taşlara belli looplar yüklü ve masaya koyduğunuz anda çalmaya başlıyor. Sesin titreşimiyle, loopun hızıyla, ses düzeyiyle oynayıp ve birden fazla taş ile kombinasyonlar, ses çeşitliliği...
dahası...


Geçen gün İrem ile konuşuyorduk. Biraz asabi biridir evet ama kimseye zarar vereceğini aklımdan bile geçirmezdim. Adem’e tokat atmış! 3 yıllık evliliklerinde ufak tefek geçimsizlikleri oluyordu tabii aralarında, geçim sıkıntısından, kıskançlıktan... İrem, işinden dolayı bazen gece geç saatlere kadar çalışır, Adem ise her erkek gibi evi çekip çevirir, yemek yapar, çocuklara bakar, temizlik, ütü gibi gündelik işlerini yapar. Aslında...
dahası...


Her geçen gün bir kelime daha susuyorum, Bir mum daha sönüyor içimde. Bir yangın daha başlıyor. Her geçen gün biraz daha susuyorum, Yangın kavurdukça beni. Bir damla aşka, Bir damla dostluğa, Bir damla boşluğa. Her geçen gün bir cümle daha kuruyorum, Yaşanmışlıklara, Yaşanamamışlıklara. Her geçen gün biraz daha kuruyorum, Sararıp dökülüyor insanlarım eteklerimden, Bir kişi daha azalıyorum, Büyüyor boşluğum, Tenhalaşıyorum. Her...
dahası...


Size şunu açıkça söylemek zorundayım ki dostlarım; Hiç biriniz doğru olanı yapmıyorsunuz. Yine aynı şekilde belirtmek isterim ki yanlış olanı da yapmıyorsunuz. Sadece yapıyorsunuz, sadece yapıyoruz, yapıyorum. Kiralık katil, paralı asker, öğretmen, doktor, memur, başarılı bir iş adamı, atomu parçalayan bir bilim adamı, müzisyen, hırsız, politikacı, çiftçi, sosyal proje gönüllüsü ya da herhangi birisi, bir şey olabilirsiniz....
dahası...


Ormanların birinde, henüz filizlenmekte olan bir tohum varmış. Her gün biraz daha, biraz daha boy atıyormuş, günden güne serpiliyormuş. Ne ağacı olduğunu o da bilmiyormuş, daha fidan olduğu için de diğer ağaçlara benzemiyormuş. Yaprakları fikir verse de büyüyünce tam anlaşılacağı için ne ağacı olduğuna dair düşünülmüyormuş. "Nasılsa ağacım, cinsim önemli değil" deyip ormandaki kuşlarla, sincaplarla oynayıp vakit geçiriyormuş. Bir...
dahası...


Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesineydi yaşam hayalim. Tekrar dönüp bakınca gördüm ki Ardıçlar bir yerde, meşeler bir yerde, çamlar bir yerde toplanmış. Benim ise cinsimi belirleyememişler. "Ağacım ben de!" desem de ağaç olmak yetmiyormuş, bir cinsin olması gerekiyormuş diğer ağaçlara katılabilmen için. Meşe; palamutum olmadığından, çam; kozalağım olmadığından, ardıç; yaprağımın farklı olmasından dolayı kabul...
dahası...


Hasan vardı bir aralar Ankara'da, bağlamasında tek teli, çatallı sesi, poşette yarım karpuzu. Daraldığımızda giderdik yanına iki şişe köpek öldüren ile. O çalardı tek telli bağlamasıyla, biz de eşlik ederdik türküye. Söverdi gelenin geçenin gelmişine, geçmişine.  Samimiydi Hasan, sevdiğini de, sevmediğini de olduğu gibi dile getirirdim, tepesi atarsa söverdi, canı isterse parasını, sigarasını, şa rabını paylaşırdı. Muhabbetini...
dahası...


Vay efendim Maymunlar 3-5 yaşındaki çocuktan daha zekiymiş, yok efendim yunuslar 2 yaşındaki bebekten daha akıllıymış, bir çok hayvanın zekası insanlarınkine yakınmış vs vs.  Nasıl karar veriyorsunuz buna? Hayır yani nasıl ölçüyorsunuz bunu? Önüne mantık testi koyarak, IQ testi yaparak hayvan mı sınanır? Neye göre sınıyorsunuz? Sizin çıkardığınız seslere tepki vermeleri mi akıllı yapıyor onları?  Sen insan sesi çıkarıyorsun,...
dahası...


Yaklaşık üç yıldır nadasta olan bir birey olarak artık işin başa düştüğünün farkına vardım. Şöyle başlayalım; 25 yaşını doldurmak üzere olan biriyim, ne uzunum ne bodur, fazladan kilolarım da var, saçlar hafif seyrek, bolca sakal, bir o kadar da kıl. Ortalama/vasat arasında gidip gelen dış görünüşüm var. Çok beğendiğim de olur kendimi, neyse. Kumarım yok, içkim var. O da epey azaldı son zamanlarda, bırakmayı bile düşünüyorum....
dahası...


Bilmeyenleriniz olabilir, kitap yazma teşebbüsünde bulundum ve hala hikayeyi örmekle meşgulüm. Feysbuktaki yufkayureklikelgobekli sayfasında da ara ara kısımları paylaşıyordum, "neden burada da paylaşmayayım?" diye düşünerek orada paylaştığım kısımlardan bir kuple de burada paylaşmayı uygun gördüm, nacizane. Hikayenin başını, sonunu bilmeyerek okuyacaksınız bir çoğunuz bu pasajı ama bu kadar kısımla bile belki bir şeyler anlatabilirim,...
dahası...


Hayal kurar mısınız hala? Yoksa çoktan bıraktınız mı o işleri? Büyüdünüz mü? İllaki vardır canım hayaliniz, iş, kariyer, yüksek maaş, saygınlık(!), lüks bir ev ve araba, çocukları özel okula gönderme, emeklilik için para biriktirme? Ben size demiyorum ki astronot olma hayalinizden vazgeçtiniz mi? İtfaiyeci olmaktan vs. Hayaliniz kaldı mı hiç diyorum cebinizde, avuçlarınızda? Hah işte onlardan bah sedin bana. Var mı "yaşamaya"...
dahası...


Yıldızlar, izlemekten en keyif aldığım görüntüdür. Ne zaman gece yolculuk yapsam, hava karardığında yürüyor olsam, otobüs seyehatinde mola versem hep kafamı gökyüzüne çeviririm. Meczup gibi her zaman başım yukarda gezerim akşamları, yıldızları seyretmek için. İş bu yüzden küçük yerleşim yerlerini, büyük ve ışıltılı yerlerden çok daha fazla severim, daha fazla yıldız görebildiğim için. Hatta tatil ya da festivallerde çadırlı...
dahası...


Bir süre sonra insanlar da çocukluğumuzun oyuncakları gibi. Her oyuncağın bir oynanma miadı vardır, bunu dolduran oyuncaklar ya kırılıp çöpe gider ya da bir köşede komşu çocuğunu bekler. Biz de yeni alınan oyuncaklar ile vakit geçirmeye devam ederiz.  Büyürüz bir süre sonra, oyuncaklar, oynamak için yeterli gelmez. Arkadaş ediniriz,...
dahası...


Ne kadar çok kıyafetimiz var değil mi? Bir çoğunu indirimlerden topladık mutlaka ya da sezonda paraya kıyıp aldık. Hepsi yepyeni, afilli. Ya da eşiniz dostunuz hediye etti, manevi değeri büyük yahut benim gibi genelde gidip 2. el alıp eski yaşanmışlıklarına bir anlam yüklüyoruz. Bir diğeri eskimeden ya modeline, ya rengine ya da fiyatına aldanıp bir yenisini alıyoruz. Sonra dolabımızda giymeyeceğimiz ya da birkaç kez giyip unuttuğumuz...
dahası...


"Kendini değersiz hissettiğinde, kendini değil, çevreni değiştir" diye bir cümle okudum bir zamanlar, akla yatkındı. Hemen herkesin aklına yatar ama uygulamaya koyan çok az kişi olur. Aynı çevreyle lanet ede ede, onlara söve söve devam eder yaşamına insanlar. Yüzüne gülüp arkasından konuşarak, yüzünü görmeye, muhabbetini çekmeye tahammül edemeden sürdürür ilişkisini. Belki çıkarı vardır, belki kendine yediremez, belki de o hayatından...
dahası...


"Alo, n'aber baba?" "İyidir evlat, senden n'aber?" "İyi benden de. Ne diyeceğim baba; Şimdi ben burada okumaya devam edersem en az 3-4 yılım hatta belki daha da fazla. Önümü de göremiyorum burada, haybeye gün tüketiyorum. Diyorum ki, gelsem ben oraya, orada devam etsem eğitimime, ne dersin?" "Para pul yüzünden ise onu hallederiz, onun için geliyorsan hiç gelme!" "Hayır baba ya, ben de çalışıyorum zaten, kendi paramı kazanmaya...
dahası...


Denize olan ilgisizliğim düzgün bir vücudum olmamasından diye düşündüm hep, doğru olma ihtimali de oldukça yüksek yalnız bir ihtimal daha var bugün aklıma gelen, ne mi? Yirmi dört yaşımın yarısından fazlasını bitirdim, yirmi beş yaşımın dolmasına yaklaşık dört ay var ve ben kendimi bildim bileli aşık olurum. Ayran gönüllü değilim, aşık olunca öyle ölesiye falan oluyor ve bir sonuca bağlamadan da geçmiyor, başkasına da yönelmiyorum....
dahası...


"Bir gün bir uyanmışsınız, bakmışsınız hayalini kurduğunuz her şey için geç kalmışsınız. Yapmak istediğiniz bir şey varsa şimdi yapın" ya da "kendinizi değersiz hissediyorsanız, kendinizi değil, çevrenizi değiştirin" ya da ne bileyim "seviyorsan git konuş abi"ciler falan. Buna benzer milyonlarca söz var ya da kitap/film alıntıları. Okuyunca...
dahası...


Viyana bu ara resmen gitme diye yalvarıyor gibi geliyor. İlginç şeyler sunuyor her geçen gün. - Buraya geldiğimden beri edinmek istediğim bir arkadaş edindim mesela. Her şeye hevesli, Japonya aşığı falan. - Sonra bir palyaço ile tanıştım, Bilkent'te okumuş o da, hem de aynı dönem. Kafadan "erkek arkadaşım vs." diye girmese gönlü bile kaptırabilirdim, aşırı tatlı birisi. - Gidecek olmamdan mıdır nedir, herkes iyi davranıyor. -...
dahası...


"Yapamadın değil mi?" "Yapamadım." Bankta suskunluğu bozan ilk tümceler olmuştu. Neydi peki yapamadığın? Dersler mi ağır geldi? Neden pes ettin?" "Düşündüm." "Neyi?" "Neden yaşadığımı." "Buldun mu?" "Bulsam burada olmazdım, hala arıyorum. İşte bu yüzden yapamadım." "Avrupa'daydın, mis gibi yaşamın vardı, yediğin önünde yemediğin arkanda, her milletten kadın" dediğinde kafamı kaldırdım. "Kadın mıdır hayatın anlamı?" "Nedir?" "Mutlu...
dahası...


"Bir zamanlar" diye başlayan cümlelerin hiç birisi beş para etmiyor. "Bir zamanlar" çok zengin olabilirsiniz, çok mutlu olabilirsiniz, çok sevebilirsiniz, çok sevilebilirsiniz, çok değerli olabilirsiniz. "Bir zamanlar" her şey olabilirsiniz. Her şey! Peki ya şimdi? Ne oldu o "bir zamanlar"a? Hangi zamandı o "bir zamanlar"? O "bir zamanlar"da her şey farklıydı değil mi? Hani sigara falan bile daha ucuza satılıyordu. Belki Türk...
dahası...


Köklerinden uzaklaşmak ne kadar zor bir şeymiş. Bedenen uzaklaşsan da ruhunun bir kısmını köklerine sıkı sıkı bağlayıp devam ediyormuşsun yaşamına. Oradaki parçana ise uzaktan bakmaya başlıyormuşsun. Uzaktan köklerime baktığım zamanlardan biri yine. Buradan ne kadar da net görünüyor her şey, kabak gibi ortada. Köklerine dair, köklerine ait ne varsa görünüyor uzaktan. Riya yok, yalan yok, mış gibi görünmek yok. Her şey ortada,...
dahası...


İnternete hala "şeytan icadı!" diyenler var mıdır acaba? Teknolojiye öcü gibi yaklaşan, "yok aga, gideceksin domates yetiştireceksin, bilgisayar, televizyon olmayacak" diyenler? Bir ara ben de diyordum benzeri şeyler. Cahilliğin dayanılmaz hafifliğini özlüyordum, primitiv yaşamın hayalini kuruyordum, belki içten içe hala kuruyorumdur ancak...
dahası...


(...) “Kedi sever misin?” “Sevmeyen var mıdır?” diye soruma soruyla karşılık verdi. “Var tabi, nankör derler hep, köpeği tercih ederler evcil hayvan olarak.” “Köpek salaktır, köpek işte adı üstünde.” “Nasıl yani?” dedim, anlam verememiştim söylediklerine. “Köpeğe iki gün ekmek ver, sonrasında hiç bir karşılık beklemeden kapında yatar kalkar, seni sahiplenir, korur kollar. Aç bıraksan da tekmelesen de gitmez bir yere ama kedi öyle...
dahası...


- Kaliteyi para ile ölçmek nedir? - Faşizm nedir? Sadece sağ görüş mü yoksa baskı ile kısıtlamamı? - Az ile yetinmek, çok ile yetinmek, kanaat etmek nedir? Yetinmek nedir? Ölçütü nedir? - Herhangi bir zümreye ait olmak nedir? Zümre nedir? Kendinden olmayanı kabul etmemek? - Kendinden olmak nedir? Olmak? - Kendin kim? - Alkol tüketmek, uyuşturucu tüketmek, tüketmek, tükenmek... - Kıyafet. Giyinmek. Hep aynı, hep farklı. Farkı ne? -...
dahası...


* Dut hikayesinden bir parça, henüz asıl yazının içine dahil etmedim, uygun bir yere koyacağım. Bakalım hepsini okuyabilecek misiniz. "Sen neden vejetaryen oldun?" diye sordu başını göğsüme yaslayıp. "Nasıl yani?" diye sordum, konu birden bire açılınca anlam verememiştim. "Yani ne bileyim sağlıkla ilgili bir sorun mu? Yoksa böyle bir akım falan mı? Değişik mi olmaya çalışıyorsun?" dedi dalga geçer bir şekilde. "Hee çok özeniyorum...
dahası...


Blogger tarafından desteklenmektedir.